Pazartesi'nin rengi yeşil... Evden çıkıp dışarıya adım attığım andan itibaren pazartesi günleri yoğun olarak gördüğüm renk bu. Ama öyle ağaç yapraklarındaki veya futbol sahasındaki kısacık çimlerin ışıltılı rengi olandan değil. Bu yeşil hastalığı anımsatıyor. Mide bulantısı, memnuniyetsizlik ve baş ağrısı gibi...
İnsanın iliklerine işleyen yeşilin aralarından süzülen turuncuları, kırmızıları ve nadir de olsa mavileri görmek mümkün. Özellikle trafikte biriken arabaların içindeki insanlar aynı yüzlerinin renginde bir kırmızıyla kaplanıyorlar. Çoktan uyanmış, etraflarında koşuşturan insanlardan yardım bekleyen evsizler de genelde lacivertler. Yine de hava ısındıkça, bu aylarda güçlenen güneş yüzünü gösterdikçe dünyamı kaplayan renkler artıyor, gökkuşağına dönüyor etrafım.
Özellikle kış aylarında depresyonun arttığını okumuştum bir yerlerde, üstüne bir de kendi gözlerimle gördüm. Grinin elli tonu sanılanın aksine hiç seksi bir şekilde değil de daha çok sıkıntıyla dolu insanları göz önüne seriyor. Bütün renkler matlaşıyor, mutluluğu gösteren açık mavi tozlu bir hal alıyor ve benim gibi birinin bile içini bunaltmaya yetiyor.
Sonbahar ise tam aşk mevsimi... Dediğimi şöyle pekiştireyim, morlar, kırmızılar ve pembeler havada uçuşuyor. Ne dediğimi anlamışsınızdır.
Yaz mevsimini ölesiye sevmeme rağmen şu zamanlardan pek emin olamıyorum. Finaller yaklaşıyor ve okullar çekilmez bir hal alıyor. Yeterince kötü değilmiş gibi, öğrenciler bütün hazırlıkları, ödevleri ve çalışmaları son ana bırakıyorlar sonra da mızmızlanacak yer arıyorlar. Ben onlar gibi değilim. En sevdiğim şeyler ödev hazırlamak, sunum yapmak, tez yazmak veya sınava girmek... Bulmaca çözmek gibi bir şey... Ayrıca renkler o kadar hareketleniyor ki sınıfların için disko topuyla aydınlatılıyormuş gibi görünüyor.
Ama dediğim gibi bugün pazartesi olduğu için kampüste de yoğun olan renk yeşil.
Renkleri yorumlamayı çok küçük yaşlarda öğrendim. Benim için o kadar doğal bir şey ki... Mesela küçük bir çocuğa annesi yapmaması gereken bir şeyi söylerken sesi kalınlaşır ve kaşlarını çatar, mimikler ve jestler. Çocuk da zaman geçtikçe annesini böyle görünce onun kızgın olduğunu ve yanlış bir şey yaptığını idrak eder. Benim içinse bu annemin etrafında koyu kırmızı bir renk bulutu görmem demekti. Uyuyan insanların etraflarında açık mavi bir hale görürdüm, bu huzur demekti ve tek renk de bu olmazdı... Rüyalarında gördüklerine göre uyanık olan bir insanla aynı şekilde renk cümbüşünün içinde dururlardı. Kâbus görüyorlarsa koyu yeşiller, koyu kırmızılar ve bütün o korkunç renkler salınırdı.
Gördüklerimi anasınıfında önüme verilen kalem boyalarla kâğıtlara ve duvarlara, yani temel olarak boş bulduğum yüzeylere çizmeye başladım. Diğer herkesin de benim gibi olduğunu düşünüyordum. Bunun doğru olmadığını anlamam insanlarla onların diliyle iletişime geçmemin hemen peşine oldu. Anne ve babam tek çocukları olarak sorunlu biri olduğum gerçeğiyle dehşete düşmüşlerdi. Babam o zamanlar beni en iyi doktora götürebilmek için ekstra işlerde çalıştı ve annem sosyal hayatına ara vermek zorunda kaldı. Beni 'yeniden' 'normal' yapabilmek için saygımı kazanacak kadar fazla uğraştılar. Bunun benim için bir problem olmadığını anlatabilmek için küçük halimle direndim. Ne vardı yani insanların üzerinde kutup ışıkları gibi süzülen renk haleleri görüyorduysam? Psikologlar, psikiyatrlar, otizm teşhisleri, din adamları, şizofreni ilaçları ve hatta göz doktoru. Sonuçta da sinestezi... Bütün bunlara göğüs gerebiliyordum ama anne ve babamın git gide yorulduklarını ve umutsuz bir hal aldıklarını görünce sırf onları daha fazla üzmemek için ilkokulun üçüncü yılında bir sabah uyanıp artık renkleri göremediğimi söyledim. O kadar sevindiler ki annem kocaman bir pasta yapıp aynı günün öğleninde bütün aileyi evimizin arka bahçesine topladı ve küçük bir parti düzenledi. Durumumdan haberdar bütün aile üyeleri, tuhaf kuzenlerim, teyze ve amcalarım sanki lotoyu tutturmuşum gibi beni tebrik edip mutluluklar dilediler. Hiçbir doğum günüm o günkü kadar hareketli geçmemiştir herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renkleri Gören Kız
Novela Juvenil"Sen peki? Uzaya gitmek için mi astronot olmak istiyordun?" "Aslında dünyayı terk etmek için."