10. Bölüm

22.1K 1.4K 2.4K
                                    

Bölümü multiyle yazdım belki dinlersiniz. Metin Kemal Kahraman "Deniz Koydum Adını"

Bu kitabı yazarken gerçekten çok zorlanıyorum. Sadece bir mekan etrafında dönüp duruyor tüm kurgu ve farklılık yaratmak gerçekten çok zor. Bazen takılıp kalıyorum.

"Ne diyorsun çocuk sen?" Hiddetle Diren'e bakıp bağırmıştım. Ne dediğinin farkında mıydı bu çocuk? Ben ondan kaç yaş büyüktüm, hapishanede mahkûmdum en önemlisi erkektim lan ben. Aynı cinsiyete sahibiz be biz. Ne ihtiyaç karşılaması?

"Diyorum ki, ben senin her türlü ihtiyacını karşılarım." Tereddütsüz ve kendinden emin bir şekilde yüzüme bakarak konuştu. Şaka mı yapıyordu. Kafayı yedireceklerdi sonunda.

"Farkında mısın. Aynı cinsiyete sahibiz senin ile. Erkeğiz lan biz. Ne ihtiyaç karşılaması, ne seksi?" Üzerine bağırmış ve arkamı dönerek kapıya yönelmiştim, biraz daha karşısında durursam elimden bir kaza çıkacak, küçücük çocuk elimde kalacaktı.

Attığım adımlarla hemen yanıma koşmuş ve kolumdan tutup durdurmuştu. Ona dönmedim. "Barın, seviyorum galiba seni. Bilmiyorum, böyle seni her gördükçe nefesim falan hızlanıyor, kalbim atmayı bırakıyor birkaç saniye, hep yanında olmak istiyorum, sadece benimle ilgilen beni gör istiyorum. Yeliz müdüreyle olan ilişkini öğrendiğimde sanki vurulmuşum gibi bir acı çöktü içime. Bilmiyorum, vücudunda gördüğüm, yara sandığım izleri ilk defa gördüğümde kendi canımın acıdığını hissettim sanki. Bilmiyorum." Diren kolunu elimden çekmiş başı önünde hızlıca konuşmaya başlamıştı. Daha ilk cümlesinde ona dönmüştüm.

Ben sevilmeyi bilmezdim ki, kimse sevmemişti beni ömrümce. Şimdi küçük bir oğlan çocuğu kalkıp beni sevdiğini sayıklıyordu. Ne yapacağımı bilmiyorum ben de, hiçbir şey bilemememin aksine her şeye tepkisiz kalbim birden hızlanmaya başladı. Korkuyordum galiba. Birinin beni sevebilme ihtimalinden delicesine korkuyordum. Bilmezdim ben o duyguyu. Kırardım ben karşımdakini, paramparça eder ondan geriye bir şey bırakmazdım. En iyisi hiçbir şey demeden onu ve sevgisini arkamda bırakmam, yok saymam. Bunu güzel seven oğlan çocuğuna yapamam. Saf sevgisini körelmiş ruhumla kirletemem.

Arkama bakmadan kapının kilidini çevirerek çıktım oradan. Çıkmadan önce son duyduğum ses hıçkırıklarla bezenmiş titreyen çocuğun sesiydi. "Barın, Barın lütfen gitme. Özür dilerim söylememeliydim. Gitme!" Gittim.

Tuvaletin içinden çıktığım gibi koğuş kapısının önüne gelip depoladığım sinirle vurmaya başladım. Koğuştaki onca adam ne olduğunu anlamamış ve etrafıma geçerek kapıyı yumruklayan kolumu çekmeye çalışıyordu. Sinirden kuduruyodum. O yüzden karşımdakinin kim olduğuna bile bakmadan yüzüne yumruğumu geçirmeye başladım. Geriye sendeleyen bedenin yere düşmesiyle üzerine çıkıp yumruklarımı hırsla indirmeye başladım. Gözüm kararmıştı bir kere, acımasızca vuruyordum. Karşımdakinin kim olduğunun bile farkında değildim. Sanırım sinir krizi geçiriyordum. Uzun zamandır tekrarlamamıştı halbuki.

Beni yumrukladığım kişinin üzerinden almaya çalışanlara da girişmeye başladığımda kulağım onca sesten Ali'nin sesini ayırt edebilmişti. "Ne yapıyorsun abi ya. Gardiyanlar geliyor." Sözünü bitirmesiyle koğuş kapısı aralanmış ve içeriye ellerinde coplarla gardiyanlar girmişti. Kim olduğunu bilmediğim kişiyi hınçla yumruklamaya devam ederken önce sırtıma bir darbe inmiş ama ben etkilenmeden altımdakini benzetmeye devam etmiştim. Yeniden ve bu sefer daha sert ve daha çok darbe almıştım. Sırtıma ve karın boşluğuma yediğim darbeyle geriye düşmüştüm. Küfrederek karnıma ve yüzüme darbeler indirmeye başladılar.

Yediğim darblerle rahatlarken kendimi geriye atmış ve sırtımaya başlamıştım. Bir gardiyanın bağırmasıyla çeneme doğru çok sert bir tekme yemiştim. "Bir de sırıtıyor soysuz it." Daha da güldüm. Öyleydim. Soysuz bir ittim. Bir it gibi sokağa atılmıştım. Gözlerimin kanlandığını hissettim. Ağzımın kenarından akan kanlar ben güldükçe çoğalıyor ve dişlerimin arasından süzülüyordu kıpkırmızı birer şerit gibi.

Vaveyla (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin