15. Bölüm "Almak"

2.4K 92 17
                                    


Herkese uzun bir aradan sonra yeniden merhaba. Nasılsınız, iyi misiniz? Ben iyiyim Allah'a şükür. Yeni bölümle sizlerleyim. Biraz kısa ama merak etmeyin artık daha sık bölüm atmaya çalışacağım. Hepinizi çok seviyorum. Bol bol yorum yapmayı, oy vermeyi unutmayın. İyi okumalar. <3

Ahenk...

Boş duvarların arasında, geçmişimle kaldım baş başa.

O geçmişte hatırlayınca bana en çok acı veren kişi Cüneyt'ti.

Sadece bir misafir gibi gelmiş, dağıtmış, mahvetmiş ve gitmişti.

Eğer kırabilmek bu kadar kolaysa, birleştirmek neden bu kadar zordu?

İnsan bir hamlede insanın kalbini paramparça edebiliyorken, neden başka bir hamleyle birleştiremiyordu?

Aslında cevabını biliyordum sanırım.

Çünkü kalp unutsa da akıl, sana o acıları yaşattıranı hep hatırlatıyordu sana.

Unutma Ahenk, unutmak zor ama hatırlamak çok kolay.

"Anne!"

Annem...

Kurumuş kalbimde yaş tutan tek varlığım.

Bana hayat veren yaşam kaynağım.

Bir tanem...

Arkamı dönerek ona ve Emre'ye baktım.

Sanırım pansumanı bitmişti. Yüzünün belli yerlerine bantlar yapıştırılmıştı ve bazı yerleri mordu.

"İyi misin?"

Gülümsemeye çalıştı. Fakat ağzının kenarındaki yara acıyınca gülmeyi kesti.

"Özür dilerim Emre."

Bu sefer ne kadar acırsa acısın uzunca gülümsedi.

"Önemli değil. Sen bir şey yapmadın ki Ahenk. O şerefsiz yaptı yapacağını! Zaten gençken de böyleydi."

Dudağımı ısırdım. Maalesef haklıydı. Cüneyt gençken de böyleydi.

"Anne, baba şerefsiz ne demek?"

İkimiz de Umut'a doğru baktık.

Emre elini ensesine attı. Ah Emre! Ne yapacaktım ben şimdi?

"Şerefsiz kötü insanlara denir oğlum."

Emre, durumu az da olsa düzeltirken Umut kafasını anladığını belli eder şekilde salladı.

"O zaman Cüneyt abi de mi şerefsiz anne?"

Ağzımı ellerimle kapadım. Ne olursa olsun Cüneyt'e böyle şeyler söylememeliydi.

Sonuçta ne olursa olsun Cüneyt, Umut'un babasıydı.

"Hayır anneciğim. Biz kötü kelimeler kullanmıyorduk değil mi?"

Umudum da ağzını elleriyle kapattı.

Sonra ağzını açarak dudağını büktü.

"Özür dilerim anne. Bilmeden günah işledim yine. Allah'ım tövbe."

Ellerini dua eder şekilde açtı ve sonra elleriyle yüzünü sildi.

Emre, Umut'un elinden tuttu.

Diğer elini de bana uzattığında ona anlamsızca baktım.

"Haydi dışarı çıkalım. Biraz dolaşıp gezelim. Belki yemek de yeriz olur mu?"

İkisi dışarıya doğru çıkarken kendimi nasıl bir çıkmaza soktuğumu fark ettim. Umut, babası olmayan birine baba diyordu. Ben ise yapmamam gereken şeyler yapıyor, Umut'a yalanlar söylüyordum. Koca koca yalanlar...

Bende onların arkalarından gitmek için hastane odasından çıktım. Neden Cüneyt, Emre'yle kavga etmişti ki? Ne hakkı vardı böyle bir şey yapmaya? Nasıl ona zarar verebilirdi? Hala eskisi gibiydi? Küstah ve kavgacı!

"Anne, haydi hızlı ol!"

Umut'un sesini duyunca kafamdaki kara düşünceler bir bir dağıldılar. Yerlerine parlak yıldızlar geldi.

"Geliyorum anneciğim."

Hızlı adımlarla onlarla aynı hizaya geldim. Otomatik kapıdan da geçtikten sonra sonunda dışarıdaydık ve temiz hava anında daha iyi hissetmemi sağlamıştı.

"Anne, baba yine aynı yemek yediğimiz yere gitsek olur mu? Sonra biraz gezeriz birlikte"

Umut, parlak gözleriyle ikimizede bakıyordu. Ona nasıl hayır denebilirdi ki?

Emre kafasını salladı. Umut heyecanla ellerini çırparken bizde yavaş yavaş ilerliyorduk. Birden bire uzakta duran Cüneyt'i fark ettim. Neden hala buradaydı?

Emre hemen öne doğru atılacaktı ki onu durdurdum.

"Emre siz Umut'la arabaya gidin, bende hemen geliyorum."

Emre itiraz etmek için ağzını araladı.

"Ahe-"

"Hemen geleceğim merak etme." Diyerek karşılık verdim. Onlar, arabaya doğru giderken Umut'un bana endişeli bir şekilde baktığını fark ettim. Gülümsedim ve gözlerimi kırptım. Az da olsa rahatlatmış olabilirdi onu bu hareketim. Tekrar önüme döndüğümde ağır adımlarla Cüneyt'e doğru ilerlemeye başladım.

Güçlü, dik durmalıydım. Ruhumun zayıflığı, dışıma vurmamalıydı. Hele ki Cüneyt'in karşısında.

Karşısında durup ona baktım.

"Ne istiyorsun?"

İfadesiz bir yüz ifadesiyle sorduğum soru karşısında derin bir nefes aldı.

"Ahenk, ben, ben özür dilerim. Fakat aklımda bir sürü cevapsız sorular var. Eğer benimle konuşmak istersen, beni bu numaradan ara."

Elime kartvizitini uzattı.

"Gerçekten benim de sana söylemem gereken önemli şeyler var. Konuşmamız gerek, böyle olmaz zaten. Hiçbir şeyi açığa kavuşturmadık ki l-"

"Konuşacak bir şey yok Cüneyt! Lütfen bir daha benimle iletişime geçme, konuşma, karşıma çıkma. Sana hayatında başarılar dilerim."

Sözünü keserek ona cevap verdim. Arkama dönerek Umut ve Emre'nin yanına doğru ilerlemeye başladım. Yorulmuştum. Çok yorulmuştum. Hem zihnen, hem de bedenen...

"Eğer istersem o çocuğu senden alabileceğimi biliyorsun değil mi?"

Bir an olduğum yerde kalakalırken Cüneyt'in dediği şeyi idrak edemedim.

Hemen ona döndüğümde bu sefer o ifadesiz bir ifadeyle bakıyordu bana. Bu söylediği şeyi yapmazdı, yapamazdı değil mi?

"Sen ne dedin? Nasıl, ned-"

"Eğer böyle bir şey olmasını istemiyorsan şu kartı al ve konuşmak istediğinde beni ara. Yoksa işler çok daha kötü bir hal alacak Ahenk."

Sözümü kesip yanıma geldi ve elime sertçe kartvitini bırakıp arabasına doğru gitti. Ben hala söylediği şeyin şokunu atlatamazken o çoktan arabasına binip gitmişti bile.

"Ahenk, iyi misin neler oluyor?"

Emre beni omuzlarımdan tutup sarsarken, ben sayıklamaya başladım.

"Yapamaz değil mi? Emre yapamaz değil mi?"

Emre beni sarsamaya devam ederken ben sayıklamaya devam ediyordum. Cüneyt'in o sözleri aklımdan gitmiyordu.

"Neyi yapmaz, ne yapamaz? Ne diyorsun Ahenk kendine gel!"

Gözlerim kararırken son gördüğüm şey Emre'nin endişeli bakışları oldu. Benim gibi endişeyle bakan gözleri...

...

..

.



Umuda KoşarkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin