Yorumlarınızı bekliyorum...Ahenk...
Bir kitap yazdım. İçimde ona olan sevgim ve aşkım vardı. Ama "o" sevdiğim insan, kitabımı paramparça etti, sonra da yaktı. Ama bir sayfasını unuttu. İşte o sayfa benim umudum oldu. Ona binlerce kez kızabilir, ondan nefret edebilirdim. Ama ona ne kızabildim, ne de ondan nefret edebildim. Çünkü o bana hayatımdaki en güzel şeyi hediye etmişti. Umudumu...
Yine de ona tek bir şey söylemeyi isterdim. Elbette bu cümleyi söylemeye cesaretim olsaydı.
"Beni sev."
İşte bu cümleyi çok söylemeyi gerçekten çok isterdim. Ya da,
"Ben seni öyle sevdim ki, hayalini kurmaya bile kıyamadım."
demek isterdim. Evet, o özel kişi Cüneyt'ti. Onu o kadar çok seviyorum ki...
Kelimelerle anlatmak çok zordu ama belki de şöyle anlatabilirdim; bir insan kitap okurken eğer sevdiği bir kitapsa içinde kaybolurdu. İşte benimki de o misaldi.Ya da bir çiçek sadece dalında, toprağında yaşam bulurdu. İşte benim de toprağım, dalım oydu.
Şu an umudum bir yalanı yaşıyor ve babası olmayan birine baba diyordu. Bu ne kadar da kötü bir şeydi! Ama her şey bir an da, isteğimin dışında gelişmişti.
Ben istemez miydim? Umudumun babasına rahat rahat baba diyebilmesini, onu sevmesini? Elbette isterdim. Ama şartlar bunu gerektiriyordu. Umudum için bunu yapmalıydım.
Ah keşke annem şu an yanımda olsaydı. Ah, hayır! Annemin kutusunu hastanede unutmuştum!
"Ne oldu Ahenk?"
Masaya bakan gözlerimi yavaşça Emre'ye çevirdim.
"Emre, yemekten sonra hastaneye gidebilir miyiz?"
Emre, kaşlarını çattı. Bu söylediğime anlam veremediği çok belliydi.
"Neden? Bu da nereden çıktı?"
Kurumuş dudaklarımı yaladım.
"Mutlaka gitmem gerek, orada önemli bir şey unuttum."
Emre, çaresiz bakışlarımı fark etmiş olacak ki hiç kurcalamadan kafasını salladı. İşte bu yüzden çok seviyordum Emre'yi. Her şeyi üstelemezdi. Özellikle de üzülebileceğimi anladığında.
"Evet, efendim biftekleriniz geldi."
Garson, biftekleri tek tek önümüze koyarken umudum heyecanla ellerini çırptı. Bu esnada garson içecekleri servis ediyordu.
"Anne, baba bu etin hepsi benim mi?"
"Evet, oğlum."
"Evet, oğlum."
İkimiz de aynı anda bunu söyleyince Umut, önce bana, sonra Emre'ye baktı.
"Biliyor musunuz anne, baba bence siz yeniden evlenin. Ben sizi evlenirken göremedim."
İkimizin birden yüzü kızarmaya başlarken Umut,
"Tamam, tamam şaka yaptım. Ama çok komik oldunuz. Domates gibi."
dedi ve gülmeye başladı. Umudum şu an çok mutluydu. İnşallah öyle olmaya da devam ederdi. Şu an mutluluğu kötü bir yalan çemberinin içinde olsa bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umuda Koşarken
Literatura Feminina3 ay... Korumaya yeter mi sevdiğin insanı? Ya da gözyaşlarına engel olabilir misin kalbindeki acı dolu anılarla? İsteyebilir misin? Onun her anında yanında olmayı? Güldüğü, ağladığı, acı çektiği zamanlarda? Yetmez! Engel olamazsın! İsteyemezsin! ...