2. Bölüm "Harabe"

5.1K 181 77
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum...

Ahenk'in Ağzından...

Yalnızlıkla dolu bahçemde, kuru topraklarımın arasından filizlenmiş bir tohumdu o. Bırakmak istedim ama olmadı. Kendini adeta mühürlemişti bana. Köklerini ıssız kalbimin topraklarına salarken ben, önce korktum. Ama ona bakmaya başlayınca hayat buldum adeta. Gülüşünde, bakışında, bana "anne" deyişinde.

O benim mucizemdi. Beni hayata bağlamıştı. Onun ellerini bırakmama hiç izin vermedi. Verdiyse bile ben bırakamadım bu sefer.

Onun gelemeyeceği bir yere gidecektim. Keşke kalbime onu hapsedebilseydim. Belki de öyle olsaydı onu da götürebilirdim yanımda.

Gizli bahçemdeki tek çiçek, onun kokusu ve bana tutunuşu.

O bahçe pek zengin olmasa bile bana ait olan ve uğruna her şeyi yapabileceğim tek şeydi...

Ben nedense hep bir çiçeğe benzetirdim oğlumu. Çünkü bir çiçek kadar saf ve güzeldi. Çok güzeldi.

Onu hiç koparmak istemiyorum aslında bu hayattan. Ama o kadar çok alıştım ki onun kokusuna, gülüşüne, kalbine.

Onsuz geçireceğim her saniye ölüm gibi olacak benim için belki de. Ölmüş olsam bile ben onu unutamam. Aklımdan çıkarsam da, kalbimden çıkaramam. Mühürledim bir kere onu kendime, kalbime.

Zamanı geri alsam? Ya da hayır, sadece zaman donsa? Ben ona böyle bakarken kalsam sonsuza kadar olmaz mı Allah'ım?

Ölüm...

Bu kelimenin beni hiçbir zaman bu kadar korkutacağını düşünmezdim. Aslında bu kelimeden korkmuyordum ben. Elbette bir zamanlar. Umudumun olmadığı zamanlar.

Oysa şimdi, kalan kısıtlı zamanım beni çok korkutuyordu. Arkamda kalacak olan boynu bükük çiçeğime, umuduma ne olacaktı? Ben onsuz yapamıyorsam, o bensiz nasıl yaşayacaktı?

"Anne?"

Kendi hayal dünyam bir toz bulutu gibi gözlerimin önünden dağılırken umudumla göz göze geldim.

"Efendim oğlum?"

Umut gülümseyerek küçük süt dişlerini bana gösterirken,

"Bitti." dedi.

Birden afallayarak ne demek istediğini anlamasam da önündeki tabağa baktım ve tostunun hepsini bitirdiğini anladım.

"Aferin oğluma. Al bakalım hesabı öde şimdi."

Cebimden çıkardığım beş lirayı ona uzattım. Heyecanla elimdeki parayı aldı ve hesabı ödemek için Ahmet amcanın yanına gitti.

Hesap ödemeyi oldu olası çok severdi.

Yavaşça kalkarken ona baktığımda ne kadar büyümüş olduğunu  fark ettim. Bu hali bile bana büyümüş gibi geliyorsa kim bilir daha  fazla büyüdüğünde gözüme nasıl gelecekti.

Hafif sarıya kaçan kumral saçları, masmavi gözleri vardı. Gözlerinde hayat bulan ben, hiçbir zaman denizin varlığına ihtiyaç duymadım bu yüzden. Oğlumun bir bakışı bana yetiyordu zaten.

Hiç yapmamam gereken bir şey yapmış ve onun hayatını mahvetmiştim. Belki de şu an umudumun hayatı çok daha güzel olabilirdi. Çok daha mutlu olabilirdi.

Onu da kendi bataklığıma sürüklemişim gibi hissediyor olsam bile, o gün bana söylenen o sözler pişman olmamı engelliyordu.

Fakat Umut'u belki yalnız bırakacak olduğum için yine pişmanlığın bataklığına sürükleniyordum.

Umuda KoşarkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin