-1-

19.9K 958 374
                                    

Nasıl olabilirdi bu? Nasıl? Bir yanlışlık olmalıydı! Hayat bu kadar da acımasız olamazdı be!

Çocuk yaşta annesiz, en ihtiyacı olan zamanda babasız kaldığı yetmezmiş gibi şimdi de hayatında âşık olduğu tek kadın elleri bağlı, baygın bir hâlde karşısında oturuyordu.

Belindeki silahı kavrayıp şarjörü bitirene kadar havaya ateş etti.

Şoktan kıpırdayamaz hâlde duran adamlarına baktı. "Çıkın! Kimse kalmasın içeride!"

Adamlar şokla birbirlerine bakarken bir kez daha patronlarının sesini duydular.

"Çıkın dedim lan!"

İçeride yalnız kaldığında silahın yere düşme sesi yankı buldu duvarlarda. Başını eğdiği yerden kaldırmadı. Kıpırdamaya dahi uğraşmadı.

Kendini olduğu yere bırakınca sırtı duvara yaslandı. Ellerini yüzüne siper edip sakinleşmeye çalıştı.

Ezgi... Nasıl olur da o Agâh denen pisliğin kızı olabilirdi?
Kabullenmek istemedi. Başını iki yana salladı.

Üç senedir bu kızı takip etmiyorlar mıydı? Bu adam üç senede kızıyla hiç mi görüşmemişti?

Galiba bu sorularının cevabı tek bir kişide vardı. Hızla ayağa kalkıp telefonunu buldu.
Henüz bir kez bile çalmamıştı ki telefon açıldı.

"Abi, bir sorun mu var?"

"Var Harun, var."

"Hemen geliyorum."

Fırat, telefonu kapatmadan önce, "Yasemin'i de al getir. Doğurur falan bir de onunla uğraşmayalım. Zaten kalbimdeki yükler her geçen gün artıyor. Bir de ablanın günahına sokma beni." dedi.

Harun'un bir şey söylemesini beklemeden telefonu kapatıp cebine koydu. Odanın diğer ucundaki sandalyenin yanına ulaştı. Hâlâ baygındı.

Kızın yüzündeki masum ifade adamın içini parçalarken az evvel şarjörü havaya boşaltmış olduğuna sevindi.

Yoksa kendini öldürüp bu acıdan kurtulmak istemesi işten bile değildi.

Kenarda duran tabureye uzanıp Ezgi'nin önüne çekti. Harun gelene kadar vakti vardı.

Senelerdir onu fotoğraflarından izlemişti ya, şimdi birkaç dakika dilediği gibi izlemekten zarar gelmez diye düşündü.

Seneler geçtikçe tam bir kadın olmuştu. Şimdi yirmi altı yaşında olmalıydı. Ancak itiraf etmesi gerekirdi ki fotoğraftakilerden çok daha güzeldi.

Elini usulca havaya kaldırdı. Yavaşça saçlarına uzanırken kalbinin gürültüsü yine tüm odayı doldurdu. Tıpkı onu ilk gördüğü günkü gibi...

Saçlarına dokunmasına sadece birkaç santim kalmıştı ki elini havada yumruk yapıp kendine çekti.

Dokunamazdı, saçının tek bir teline dahi onun izni olmadan dokunamazdı.

Ancak hiçbir şey onu izlemesine engel değildi. Dakikalarca gözlerini bile kırpmadan izledi.

Biliyordu, ayılınca ona uzun uzun bakma fırsatı olmayacaktı. Ezgi, öylesine hoyrat, öylesine hırçındı ki Fırat'a hayatı dar etmek için elinden geleni yapacağına adı gibi emindi.

Kısa bir süre sonra mahzenin kapısı hızla açıldı. Harun nefes nefese içeride neler olduğunu anlamaya çalıştı.

"Fırat?"

Sen Ölme Diye || Berna AslıhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin