-7-

12.7K 770 286
                                    


Duyduklarına bir anlam yüklemeye çalıştı. Kendi adı hiç geçmemişti. Ancak konuşmalardan anladığı şuydu ki; Fırat bir kadına âşıktı.

Bu cümle birkaç kez zihninde dönünce ne kadar saçma olduğunu düşündü. Fırat gibi bir adam kimseye güvenip de kalbini açmazdı. Hele bir kadına asla!

Sürgülü kapıyı çekip başını iki yana salladı. Neyse neydi! Onu neden ilgilendirsindi ki? Belki gün gelir o âşık olduğu kadın her kimse ortaya çıkardı, Ezgi de bu eziyetten kurtulurdu.

Yukarı çıkmak üzere merdivenlere doğru ilerledi. Biraz resim yapmak iyi gelecekti. Aklı öylesine meşguldü ki resim yaparken en azından hiçbir şey düşünmüyordu.

Çalışma odasına girip etrafına bakındı. İçerisi resmen huzur kokuyordu. Boya kokusunu her soluduğunda kendini hiç olmadığı kadar özgür hissediyordu. Askıdaki önlüğü üzerine geçirip saçlarını topladıktan sonra şövalenin karşısına oturdu.

Tuvaldeki resmi henüz bitirmemişti. Paleti ve yedi numaralı yassı fırçayı eline aldıktan sonra yarım bıraktığı resmi tamamlamaya koyuldu.

Saatler birbirini kovalarken onun saatten haberi bile olmadı. Her resim yapmaya başladığında böyle oluyordu. Hatta Roma'da bazı geceler hiç uyumadan sabaha kadar çalıştığı bile oluyordu.

Belindeki ağrıyı hissettiğinde biraz bacaklarını esnetmek için ayağa kalktı. Odanın içinde küçük adımlarla dolaşmaya başladı. Pencerenin önüne yaklaştığında merakla aşağıya baktı. Kimse yoktu. Daha sonra duvardaki saati kontrol etti. Sabaha karşı üçe çeyrek vardı.

Yine zamanın nasıl akıp gittiğini anlamamıştı. Ancak ortada garip olan bir şey vardı. Bahçede kimse olmadığına göre Fırat çoktan odaya geri dönmüş olmalıydı. Nasıl olmuştu da onu rahatsız etmemişti?

Belki de fazla alkollü olduğundan kızın yokluğunu bile hissetmemişti. Ya da en azından Ezgi böyle düşünmek istedi. Tekrar sandalyeye oturacağı sırada içinden devam etmek gelmedi. O yüzden odaya geri dönmeye karar verdi.

Üzerindeki önlüğü çıkarıp yerine astıktan sonra odanın ışığını kapatıp dışarı çıktı. Yandaki odaya doğru ilerlerken temkinliydi. Fırat'ın üzerini değiştiriyor olabileceği ihtimalini düşünerek kapıyı yavaşça açtı ve içeri seslendi.

"Müsait misin?"

Ancak cevap gelmedi. Bir kez daha seslenip cevap gelmesini bekledi. Yine bir cevap alamayınca içeri girdi. Oda karanlıktı. İçeriyi sadece pencereden süzülen ay ışığı aydınlatıyordu.

Adamın nerede olduğunu anlayabilmek için etrafına bakınması gerekti. Kanepede değildi. Merakla lavaboya baktı ama zaten kapısı açıktı. Orada da değildi.

Elini beline yasladı. Demek odaya hiç gelmemişti. Onun nerede olduğunu merak edince bu kez de kendine kızdı.

"Sana ne Ezgi! Neredeyse nerede!"

Neden sinirli olduğunu bile anlamadan üzerini hızla değiştirip yatağa uzandı. Onu ne kadar az görürse o kadar iyi değil miydi? Şimdi ne olmuştu da odaya gelmedi diye merak ediyordu ki?

Umursamazca omuzunu silkti ve onu merak etmediğine dair kendini kandırmaya çalışıp başını yastığa koydu.

Bir saat, iki saat... Sonrasını sayamadı. Gün doğumuna yakın en sonunda odanın kapısı açıldı.

Kapı sesiyle birlikte hızla uykudan uyandı.
Gözlerini araladığında Fırat, kapı pervazına yaslanmış kızı izliyordu. Genç kız yattığı yerden doğrulduktan sonra ne yaptığının bile farkına varmadan sorgulayan gözlerini adama dikti.

Sen Ölme Diye || Berna AslıhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin