dört

2.2K 159 34
                                    

"Hayır dedim! Gitmiyorsun!" Bavula koyacağım hırkayı elimden aldı. Ofladım. "Oflama. İzin vermiyorum, gidersen annene yeniden içtiğini söylerim."

Gözlerim istemsizce kocaman oldular. Odadaki diğer çocuklara baktım. Ashton meraklı gözlerle bize bakıyordu, diğerlerinin ilgisini o kadar çekmemişti.

"Kapa çeneni!" diye tısladım, Ashton'ın bundan haberi yoktu, bakışları normaldi yani. "Hayır, bak ciddiyim. Annene günde pir paket bitirdiğini hatta beni de zorladığını söyleyeceğim."

Ashton elindeki telefonu unutmuş bizi dinliyordu, bu beni rahatsız etmişti. Calum, Ashton yüzünden bir zamanlar sigara içtiğimi bilseydi kalp krizi geçirebilirdi. Keşke bana neden bu gibi şeyleri yaptığımı sorduğu zaman herşeyi anlatsaydım, şimdi beni zor durumda bırakmak yerine onu buradan kovardı.

Gerçi onun kuzenimle aynı arkadaş grubu içinde olduğunu bilseydim buraya gelmezdim bile.

"Sen zaten içiyordun!" diye bağırdım. Sinirlerime hakim olmak benim için hiçbir zaman kolay olmamıştı. "Sadece iki kere, Ashton denettirmişti." deyince büyük bir şokla Ashton'a baktım. Yaklaşık beş dakikadır diktiği gözlerini kaçırdı.

Demek Calum'a içiren oydu. Daha da önemlisi benden sonra o daiçmişti. "Herneyse Calum, neden ısrar ediyorsun? Dün öyle demiyordun." dedim ve kaşlarımı çattım. "Sen hep yanlış anlıyorsun, benim suçum değil." dedi sırıtarak.

"Evet, herzaman."

İkimizde Ashton'a döndük. Bize bakmıyordu ve Calum onun bizimle konuşmadığını sandı, ama ben biliyordum. Onu hep yanlış anlamıştım, yani eskiden. Ona bakmaya son verip Calum'a döndüm. "Bu kadar inat yetmez mi?" dedi dudak bükerek. Sanırım yeterdi. Kıkırdadım, gitmeyecektim. Bu kararı vermemde Ashton'ın cümlesi büyük yardımcım olmuştu.

Kalıp onunla yüzleşmek için hazır olmasını bekleyecektim. Merak ettiği birşeyler olmalıydı, olmak zorundaydı. Onu tanıyorsam bir gün dayanamayıp hesap soracaktı.

"Kayu?" dedim bana bakmasını sağlayarak. "Bir süre daha kafanı şişireceğim." Ve bir anda ne olduğunu anlamadan Calum ve Michael üstüme atladı. "Hey! Ölüyorum burda!" diye ciyakladım.

Calum'u tahmin etmiştim ama Michael'ın bu kadar sevineceğini bilmiyordum. Vede ikisi birden çok ağırdı, Luke da gelseydi gerçekten ölme ihtimalim vardı, Ashton zaten gelmezdi.

"Sana birşey olmaz." dedi Luke arkadan. "Yemek yapabilenler kutsaldırlar." diye devam etti. Bu dediği beni nedensizce mutlu etmişti. Kahkaha atmaya devam ederken üzerimden kalktılar. Luke gelip beni kaldırırken konuştu. "Hadi bize yemek yap."

"Masayı biriniz kursun." dedim ve kendimi koltuğa Michael'ın yanına attım. Luke ile Michael başka bir oyun oynuyordu, Ashton ise telefonuyla ilgileniyordu. Calum odada bile yoktu. Kimse beni takmıyordu. Birkaç dakika daha bekledikten sonra ayağa kalktım. "İyi bende tek başıma yerim." dedim ve yürümeye başladım. Mutfağa girerken Michael ve Luke'un Ashton'a masa kurması için bağırdıklarını duydum.

Ashton birkaç saniye sonra peşimden geldi. Bunu sorun etmedim, yani artık etrafımda olmasını sorun emiyordum. Benimle konuşmasa da olurdu, o günü beklemek zorundaydım. Hızlı bir şekilde masayı kurduktan sonra çocukları çağırmak için mutfaktan çıktı.

Bir naber demeyi bile çok mu görüyordu yani? Daha fazla sinirlenmemek için hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım ve tırnaklarımı avcuma sert bir şekilde batırmakla yetindim. Daha iyi olduktan sonra, hepsi geldiler ve yemeye başladık.

"Yardım ister misin?" dedi Mikey tabakları toplarken. Yemekte ona Michael demememi istemişti ve bu biraz garipti ama çok ısrar etti. "İyi olur." dedim gülümseyerek, o da gülümsedi. Elimdeki tabakları aldıktan sonra masaya geri bıraktı. Elimi avcuna aldı ve endişeli gözlerle bana baktı.

always be together • irwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin