on yedi

1K 112 21
                                    

>>ashton<<

Telefonunu neden açmıyordu?

Bir saat oldu. Tam. Bir saat.

Bu kadar abartmaması gerekiyordu, Kalia hiç bir zaman bu kadar abartmazdı ki.

Tabi daha önce böyle salakça bir olay başımıza gelmemişti. İşemeye gittiğim zaman beni sevdiğini söylemek için aramak büyük mağrifetti.

Ya da evren benimle dalga geçiyordu.

Lanet idrar torbam. Lanet koca kafalı Michael. Lanet Kalia zamanlaması.

Ve lanet telefonunu bir saattir açmayan Kalia!

Amerika'nın iyi gelmeyeceğini biliyordum. Annesi hala sinir bozucu kadındı, onun hakkında başka bir şey düşünemiyordum. Tam olarak sinir bozucu. Ve beni sevmiyor.

Sorun değil, bende ona bayılmıyorum zaten.

Derin bir nefes alıp sevgilimin annesi hakkında düşüncelerime son verdim. Kalia'yı düşünmeliydim.

Çağrımı cevaplamayacağını bilerek bir kez daha numarasını tuşladım. Odamda yüzüncü kez turlarken ezberlediğim konuşmasını tekrar dinledim.

"Açmadığım için üzgünüm, önemliyse mesaj bırak."

Bip sesi gelmeden önce telefonu kapayıp yatağa fırlattım.

**

Tahmin ettiğim kadarıyla şuan orada öğle vaktiydi. Burada gece yarısı olmasını umursamadan Kalia'nın numarasını tekrar tuşladım.

On bir saat aradan sonra ilk kez arıyordum, uyanmış olmalıydı. Ayrıca şimdi de açmazsa annesini arayacaktım. Calum'dan aramasını isteyebilirdim ama ben yapmak istiyordum, iyi olduğunu kendim öğrenmek istiyordum.

Kalia lanet telefonunu yine açmayınca, sinirle burnumdan soluyordum. Alt tarafı aptal küçük bir olaydı ve buraya geldiği ilk gün bu kadar büyüttüğü için ona gününü gösterecektim.

Tabi onu hissetmeyi özlediğimi de katarsak buna hakkım vardı. O benim sevgilimdi! Tabi ki de sevişecektik.

Erkeklik hormonlarımı değil onu düşünmeliydim, aptal olma Ash.

Şimdi Bayan Prescott'ı arayacak ve onun beni sinirlendirmesine izin vermeden düzgünce konuşacaktım.

Evet. O kadar da zor değil.

"Kimsiniz?" Hangi anne kızının erkek arkadaşının numarasını kaydetmez? Ah, gerçi niye kaydetsin ki? Herneyse. Konu bu değil.

"Ben, Ashton." Elimi enseme götürüp gerginliğimi azaltmaya çalışıyordum. Gergin olmam bile saçmaydı. "Ah Ashton, nasılsın?" Pekala, annesi biraz, kibardı. Normalde olduğundan daha kibar. Bir sorun olmalı, evet. Başka açıklaması olamazdı.

"Ashton?" Cevap vermeyi unutma, kendime not.

"İyiyim, Kalia orada mı?" diye sordum direk. Merak ettiğim şey annesinin nasıl olduğu değildi tabiki de. Yinede sorsa mıydım, nezaketen? Herneyse.

"Kalia yanımda evet. Ama müsait değil, olmayacakta. Hiçbir zaman."

Ne?

"Bana onu verin!" diye bağırdım. Sesim boş evde yankılanırken sakin olmayı denemiyordum bile.

"Sana onu vermiyorum Ashton. Sabaha karşı ben delirmek üzereyken- ah boşver. Onu unut, kızımdan daha iyilerini hakediyorsun. Kalia'nın artık bir telefonu yok, beni de bir daha arama lütfen."

always be together • irwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin