on iki

1.8K 131 38
                                    

İnternetsiz ortam diyelim, geciktiği için üzgünüm :) Ve sanırım yazdığım en uzun bölüm ama biliyorum, o kadar da uzun değil falan. Bekleyen vardıysa beklettiğim için tekrar özür dilerim :/

Bu arada media kısmına gif koydum inş açılır :D

Okuduktan sonra vote ve yorum bırakmayı unutmayın! Sizi seviyorum!

Pekala, abartıyor olabilirim. Öpüşmek üzere falan değillerdi, ama bu yanyana oturdurdukları gerçeğini değiştirmiyordu. Tepkisiz kaldım, ne yapacağımı bilmediğimden değil. Hissettiğim şey yüzündendi. Beni her zaman güçsüz yapan bu his.

Alexa’nın, ikisinin arasındaki boşluğa oturduğunu farkettim, Ashton bana bakıyordu. Gözlerimi kaçıran taraf ben olmuştum. Bu oldukça garip değil miydi? Evet, evet her şey öyleydi.

Boş bulduğum bir yere kendimi bıraktım. Dışardan nasıl göründüğümü bilmiyordum ama dokunsalar ağlayacak gibiydim. Etrafta göz gezdirirken nasıl bu kadar aptal olduğumu düşündüm. Nasıl bir hayal dünyasına olduğumu.

Alexa adımı söyleyene kadar gözlerimi ellerimden ayırmamıştım. “Mandy ile tanıştın mı?” Siktiğimin Mandy’si. “Gerek yok.” Nasıl hissedeceğini umursamadan konuştum. Ah, boşversene. Ne hissettiği kimin umrunda? O benim neler hissettiğimi biliyor mu? Ya da onu öldürme isteğimi zar zor bastırdığımı?

O atmosferde daha fazla kalamayacağımı hissettiğim için ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Tuvalete falan gidip nasıl berbat olduğumu görmeye niyetim yoktu, bir kez daha etrafa baktım ve ilerdeki bir köşede içkisini yudumlayan Luke’u gördüm.

“Hey! Naber?” dedi dibinde öylece dikilen beni farkedince. Yanında hiç kız olmaması rahatlamamı sağlamıştı. “Harikayım ya sen?” Yanına, kafasını şişirmeye gelmemiştim, Ashton’ı düşünmemek için kafamın dağılması gerekti. “Sıkılıyordum aslında!” diye bağırdı gürültüden dolayı, gerçi onun bağırması yüksek müzikten daha çok rahatsız etmişti.

Kolum arkaya doğru çekildiğinde sendeledim ve acıdan dolayı yüzümü buruşturdum. Alexa’yı nefes nefese gördüğümde Luke’a döndüm. “Bu Alexa.” dedim tanıtma gereği duyduğumdan.

“Sen kafayı yemişsin!” Kafamı sallayıp Alexa’yı onayladım. “Buradan çıkalım mı?” Luke ortaya bir fikir atmıştı, o an en mantıklı olanın bu olduğunu düşündüm. “Biz de bunu istiyorduk.” dedim Alexa’ya imalı bir bakış atarken. Göz devirip kafasını salladı ve çıkışa yürümeye başladık.

Kapıdan çıktığımızda içeriye göre biraz daha temiz olan hava gözlerimi yakmıştı, bunu garip bir şekilde sevmiştim.

“Luke!”

Arkaya dönüp kimin seslendiğini baktık, Ashton buraya doğru koşuyordu. Alexa’ya, neler oluyor bakışı attım, kaşlarını yukarı kaldırıp bilmediğini belirtti. Önüme dönüp yürümeye devam ettim, bu çocuk gerçekten çok anlaşılmazdı.

Ah, hem o zavallı kız neredeydi? Hani ezik ama benden daha iyi olan?

Ashton’ın olduğunu tahmin ettiğim eller belimden kavradı ve arkama dönmem için çekiştirdi. Gözlerine bakmamaya özen göstererek arkama döndüm.

“Yemin ederim onu sevmiyorum.” Gözlerine baktım. “Beni de sevmiyorsun.”

Ben yorulmuştum, bunu anlamayacak kadar düşüncesizdi, nasıl olduğumu göremiyordu. Haftalar içinde beni ne hale soktuğunu göremiyordu!

Ağzını açtıktan sonra geri kapattı. “Bu şey, aramızdaki, her neyse hemen son veriyoruz.” Bu sefer bir şey demesini beklemeden önüme dönüp yürümeye başladım.

always be together • irwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin