Hadi ama bunu neden yapıyordu? Başka bir kızla, beni izlemeye gelmişti. Eski sevgilisini. Bu adil değildi, hemde hiç. Ama bu beni şaşırtan bir şey değildi, şaşırmaktan çok sinirlenmiştim. Kendime. Bunun olacağını bilmeme rağmen en başta neden burada kaldım ki?
Gitmeliydim. Onu sevmediğimi biliyordum, bundan emindim. Yemin ederim bu farklı birşeydi. O beni sevmiyordu ve bende onu. Ama o beni umursamazken, ben bunu yapamıyordum.
O Ashton'dı. Biz beraberken, kısa süreli ayrılıklarımızda bile başkaları ile takılırdı. O yüzden bunu sorun etmemen gerekiyordu, hemde artık birlikte değilken hakkım bile yoktu.
Orada öylece durup onunla bakışırken hiçbir halt olmayacaktı. Yerden mikrofonu aldım. Kısa bir özür diledikten sonra şarkıya tekrar başladım.
Ne söylediğimi anlayamıyordum ama ezberimde olduğu için endişelenmedim. Ashton ve o kıza bakmamak için çaba gösteriyordum. Ona bakarsam ve bunu görürse hala onu sevdiğimi falan düşünebilirdi. O benim gecemi mahvetse de, onunkini mahvetmeyecektim. Kız güzeldi, benim yüzümden o kızı bırakmamalıydı, evet doğru olan buydu.
Birinci şarkının sonuna kadar ve devamında da ona hiç bakmadım. İnsanlar beni dinledikleri ve ilgi gösterdikleri için keyfim biraz yerine gelmişti. Onları ve ne yaptıklarını düşünmemeye ve biraz daha neşeli söylemeye çalışıyordum. Çünkü listede hüzünlü sayılabilecek şarkı yoktu. Şuan ki ruh halime ters düşsede katlanmak zorundaydım.
Fall for you'nun yarısındayken kafeye Calum ve Mike geldiler. Onları görünce gülümsedim. Calum'un abartılı el sallayışı az daha kahkaha atmama sebep olacaktı.
Bir tane istek şarkı söyledikten sonra platformdan inip personel odasına girdim. Üstümü değiştirmem gerekiyordu. Getirdiğim çantayı bulup içinden siyah grup tişörtünü çıkarttım. Tişörtümü üstümden sıyırdığım sırada kapı birden açıldı. Hızla önümü kapayıp korkuyla gelen kişiye baktım. Kapıdaki Ashton'dı ve benim gibi şaşırmış görünüyordu. Onu görünce hızlı hızlı nefes almaya başladım.
"Ben tuvaleti arıyordum, üzgünüm." dedi ve kapıyı çarpıp gitti. Şaşkınlık, korku ve öfkenin getirisiyle çığlık attım. Neden tüm saçmalıklar benim başıma gelmek zorunda? Tişörtü sinirle üstüme geçirdim. Bu çok fazlaydı, benim için gerçekten çok fazla.
Duygusal anlamda çökmek, isteyeceğim son şeydi. Önce beni karanlıkta öpmüştü ve kuzenimle arkadaş olduklarını öğrenmiştim. Bunun için fazla şaşkınken, benimle yeniden tanışmıştı ve beni şaşkın ördeğe çevirmişti. Farkettim de, bu aralar gerçekten herşey beni şaşırtıyordu. Kısaca Ashton.
Hayır, yani gerçek anlamda hayır. Onu hala severken, düşünceler ve birşeyin daha yüzünden terk ettiğimde bile doğru düzgün üzülememiştim. Depresyonun ortasındayken annem beni onun tabiriyle yatılı bir kursa göndermişti. Rehabilatasyon. Orada olduğum süre boyunca iletişim kurma yeteneğimi kaybetmiştim ama orada kimse aşk acımı önemsemiyordu. Bu iyi sayılırdı çünkü önemli birşey öğrenmiştim.
Kapıyı açıp odadan çıktım. Orada ne kadar kaldığımı bilmiyordum bile. Kızlar tuvaletini gördüm ve kendimi içeri attım. Dediğim gibi, ben aşk acısı çekeceksem bile bunu içimde tutmalıydım. Kimsenin bana acımasını istemiyordum. Kimse Ashton'a acıyor muydu? Hayır. Çünkü o aşk acısı falan çekmiyordu.
Belki de duygularını saklamakta gerçekten iyiydi.
Bu düşünceyi kafamdan geri gönderdim. Aynaya baktım. Asık suratımı görünce kendimi gülmeye zorladım. Berbat göründüğüm için bu beni korkunç göstermişti. Yüzümü yıkadıktan sonra saçlarımı saldım. Elimle biraz düzelttikten sonra çantamı sırtıma taktım ve çıktım.
Koridorda yürürken benimle birlikte gitar çalan ve adının Natt olduğunu öğrendiğim çocuk beni durdurdu. "Bir çocuk yarım saattir seni soruyor, gidip bakmalısın." deyip yanımdan uzaklaştı. Demek yarım saattir aptal düşüncelerimle beraber o odadaydım. Beni arayanın Calum olduğunu düşündüm ve küçük kafeyi onu bulma umuduyla taradım. Gördüğümde yanına ilerledim. Beni farkettiğinde hızlı adımlarla yanıma geldi ve kolları arasına aldı. Ona karşılık verdim, sarılmak belkide herzaman en iyi gelen şeydi.
Orada fazla kalmadık. Calum ve ben, Mike, Ashton ve o kızı orada bırakıp eve geldik. Yatıp uyumayı planlıyordum ama Calum konuşmamız gerektiğini söylemişti.
"Ashton ve seni biliyorum." dedi Calum. Hiçbir tepki vermedim. Boş gözlerle bakmaya devam ediyordum ama gerçekten uykum vardı. Günlerce uyumamış gibiydim.
"Birşey demeyemecek misin?" diye sordu. Esnedim ve ayağa kalktım. Onu cevapsız bırakıp odama gittim. Beni anlayacağını umuyordum. Sadece pantolonu bir şortla değiştirip uyudum.
Calum yüzünden çok geçmeden uyanmıştım. Beni uyandırmıştı çünkü merak ettiği şeyler vardı, hatta bir sürü şey. "Ashton gerçekten eski sevgilin mi?" dedi suyumu yudumlarken. Kafamı evet şeklinde salladım. "Neden onu terk ettin?" diye sordu. "Bunu senden öğrenmesini istemiyorum." diyip göz devirdim. "Ona anlatmayacağım." "Ama diğerleriyle kız gibi dedikodumu yapacaksınız. Sana kim söyledi?" diye sordum. "Luke." dedi gözlerini kaçırırken. Kafamı iki yana salladım ve ayağa kalktım. Kolumu çekip geri oturttu.
"Ya şimdi ne olacak?" diye en merak ettiğim şeyi sordu. Cevap vermedim çünkü bende bilmiyordum. Bana sarıldı ve bende karşılık verdim. İstemsizce ağlamaya başladığımda kendime gerçekten acıdım.
Bu konu beni o kadar çok strese sokuyordu ki, vazgeçmekten korkuyordum. Onunla yüzleşmem gerekiyordu, sadece onun dayanmakta son noktaya gelmesini bekliyordum. Beni şimdi umursamıyor olabilirdi ama bir geçmişimiz vardı. Bilmek istemek zorundaydı, değil mi? Yoksa kendimi mi kandırıyorum?
"Şimdi uyuyabilirsin." diyip gülümsedi. Gözlerimi silip ona bir daha sarıldım. "Benimle uyusana." dedim ve gözlerimi büyülttüm. Umarım bunu sorun etmezdi çünkü, çünkü biz kuzendik. Ve sarılması beni güvende hissettirmişti. Buna ihtiyacım vardı, huzurlu ve güvende hissetmeye.
Kafa sallayıp tekrar gülümsedi. Odama girdim ve ardından o da geldi. Yatağa yattık ve beni korumak istermiş gibi sarıldı. Benden küçüktü ama onu abim gibi görüyordum, yani bu gecelik. Çünkü bugün gerçekten farklıydık.
*
"Benimle gelmelisin Kalia, lütfen?" Tamam, olan şey şuydu, Calum bir kızla buluşacaktı ama yanında benide götürmek istiyordu. Kim kuzenini randevusuna götürür ki? "Saçmalama Cal. Bana ihtiyacın yok." dedim saçlarımı örmeye çalışırken.
"O da yanında yakın arkadaşını getirecek ama arkadaşı erkek. O yüzden sana ihtiyacım var." "Yani beni yakın arkadaşın olarak tanıtacaksın?" dedim örgümü bitirdikten sonra. "Eşitlenmek için, geliyorsun değil mi? Gelirsen Ashton konuştuğum için borcun silinir." dedi ve gözlerini büyülttü. "Ashton ile ne konuştun?" dedim kızarak. Bana sormadan neden konuşuyordu ki? Bana cevap vermek yerine odasına gidip hazırlanacağını söyledi. Duşunu önceden almıştı ve çok güzel kokuyordu. Bende banyoya gidip duş aldım.
Saçlarımı kuruttuğumdan biraz kabarmıştı. Zaten dümdüz olan saçlarımı biraz daha iyi dursun diye düzleştirdim. Hızlı adımlarla odama girdim ve kapıyı kitledim. Dolabımdan kısa pantolonlarımdan bir tanesini çıkardım ve üstüme geçirdim. Gömleğimin düğmelerini kapattıktan sonra parfüm sıktım ve Calum'un kapısına gittim.
"Umarım giyiniksindir içeri geliyorum!" diye seslendim ve kapıyı açtım. Telefonuyla uğraşıyordu ve hazır görünüyordu. Beni farkettiğinde ayağa kalktı ve evden çıkmak için ilerledik.
Bir yürüyüş parkına gelmiştik. Bazı ağaçların arasında banklar olduğunu görmüştüm ve burası fazla yeşildi. Gerçekten güzel bir yerdi. Arabadan indik ve Calum'un arkasında yürümeye başladım. Etrafı inceliyordum ve buraya tekrar gelebilmek için buranın adı yazılı olduğu tabelanın fotoğrafını çektim. Calum kolumdan tutarak hızlı yürümeye başladı ve bir banka oturduk. Ona baktım, beklediğim heyecanlı görüntü yoktu.
Yaklaşık üç dakika beklemenin ardından bir kız sesi duydum Calum'a sesleniyordu. Yanında gitarcı Natt vardı ve onu gördüğüme sevinmiştim. "Sammy bu Kalia." dedi beni gösterek Calum. Sammy iyi birine benziyordu ve güzeldi, doğal görünen kıvırcık saçlarını kıskanmıştım. Sammy ile tanıştıktan sonra Natt'e döndüm. "Güzel tesadüf." dedi gülerek ve onu onayladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
always be together • irwin
FanfictionKalbine dürüst ol. Çember sonlanmayacak. 31.7.2014 - 15.9.2014