ゃ ten

916 101 14
                                    

Telefonu tutan elim buz kesmişti. Ne onu ne de diğer elimi kıpırdatamıyordum. Bacaklarımın üzerindeki bilgisayar aşırı derecedee ısınmıştı ve artık örtünün altındaki bacaklarımı yakıyordu. Kendime odamda olduğumu ve sadece Mark'ın attığı kısa masalı okuduğumu hatırlattım ama korku bana daha farklı, daha tüyler ürpertici bir ortamda tek başıma olduğumu fısıldıyordu. Dakikalar sonra kendime geldiğimde önce kucağımdaki bilgisayarı alıp yatağın üzerine bıraktım. Sonra duruşumu dikleştirdim ve Mark'a cevap yazmaya koyuldum

choerries: "Bu hikayeleri nereden araklıyorsun bilmiyorum ama gittikçe daha korkunç bir hal almaya başladılar."


juppimark: "Bir yerden araklamıyorum, ben yazıyorum."

choerries: "Edebiyatının zayıf olduğunu biliyorum."

juppimark: "Nereden biliyorsun?"

choerries: "Geçen sene edebiyattan kalmak üzere olanlara verilen toplu ödevde aynı gruptaydık."

juppimark: "Bana diyene de bak sen."

choerries: "Konumuz ben değilim, sensin. Sen ve şu karanlık taraftan gelen masalların."

Bir süre Mark'tan gelecek cevabı beklerken ayağa kalktım ve odanın içinde gezinmeye başladım. Neden bu kadar heyecanlı olduğumu bilmiyordum ya da bu kadar gergin. Sadece vereceği cevabı deli gibi merak ettiğimi biliyordum. Fakat Mark cevap yazmamıştı.  

Ertesi günün çoğunu aklım başka yerde olsa da derslere odaklanmaya çalışarak çevirdim. İngilizce, Kimya, Matematik derken beynim kazana dönmüştü. Öğle arasında yemeğimizi yemek için bahçeye çıkarken Jisoo Yuta'yı fark etmiş ve onun olduğu yere sürüklemişti beni. O Yuta'yı izlerken ben yemeğimi kaplumbağa yavaşlığında yedim.

"Çok yakışıklı değil mi?" Jisoo'nun sorusunu "Hı-hı, evet." diyerek geçiştirirken telefonumla oynuyordum. Benim için burada olmamızın çekici bir yanı yoktu. Kafamı telefonuma gömdüm ve saçma salak videoları izlemeye koyuldum. Bahçedeki onca gürültüye rağmen Jisoo'nun karın gurultusunu duyduğumda gözlerimi devirdim.

"Jisoo-ah gözünü doyurmayı bırak da karnını doyur." Ekrana gelen bildirimi fark ettiğimde bir kedi videosu izliyordum. Bildirim paneline baktığımda Mark'ın mesajını gördüm.

juppimark: "Yanılıyorsun konu sensin. Sen ve çektiğin acı."

Gözlerim kelimelere takılsa da aslında arka planda zihnim hissettiğim duygularla başa çıkmaya çalışıyordu. Bildirim panelini yukarı çekip izlediğim videoya devam ettim. Birkaç dakika sonra öğle arasının bitimini haber veren zil çaldığında telefonumu cebime koyarak ayağa kalktım. "Jisaa-ah toparlan, gidiyoruz." dedim tepsimi masadan alırken. Jisoo hala ağzının suyunu akıtarak Yuta'yı izliyordu. Onu zorla ayağa kaldırdım ve itekledim. Bana kızgın kızgın baktıktan sonra sallanarak yürümeye başladı. Onu takip ettim. Tepsileri yemekhane görevlilerinden kaçarak yemekhaneye bıraktıktan sonra sınıfa çıkmak için merdivenlere yöneldik. Cebimdeki telefonumu çıkarıp titremesinin nedenini öğreneceğim sırada yanında birinci sınıflardan olduğunu bildiğim ama yakından tanımadığım bir kız olan Sowon ile inen Mark'ı gördüm.  

Tales From The Darkside | MarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin