Mesajı okumayı bitirdiğimde aklımda tek bir soru vardı: "Bu gerçek miydi?" Korkudan pelteleşmiş dizlerimi yataktan sarkıtıp ayağa kalktım. Adım atarken canım yanıyordu. Vücudum dökülüyor gibi hissediyordum. Çalışma masamın üzerindeki diz üstü bilgisayarı alıp tekrar yatağa döndüğümde kalbim hala deli gibi atıyordu. Arama motoruna girip anahtar kelimeleri girdim.
Çocuk palyaço Jack, Palyaço, Korku hikayeleri
Hızlı bir taramayla bu hikayenin gerçekliğini araştırdım. Bu kadar kısa sürede doğru bir bilgiye ulaşamayacağımı biliyordum ama sonuçtan şimdilik memnun kalmıştım. Rahat bir nefes alıp arkama yaslandım. Böyle bir şey yaşanmamıştı. Çocuk palyaço Jack diye bir şey yoktu: Annesini ağırlıkla ezip onun kanıyla yüzüne gülücük çizen bir Jack yoktu. Tüm bu korku dolu sorular yerini gerçek dünyaya ait ve beni huzursuz eden sorulara bıraktığında sırtımı yatak başlığından ayırdım ve yerimde doğruldum.
choerries: "Sana son kez soracağım. Benimle ve palyaçolarla derdin ne?"
Mark'ın cevap vermemesi üzerine yeni bir mesaj yazdım.
choerries: "Seni anlayana kadar karanlık taraftan masallarından da senden de uzak duracağım."
Onu tehdit mi ediyordum? Kendime şaşırmıştım ama bir şekilde kendimi rahatlamış hissediyordum.
juppimark: "Sorunum senin palyaço sevginde çünkü yanlış palyaçoyu seviyorsun."
Gelen mesajla kaşlarımı çattım. Bana bilmece gibi gelen bu cümleyi anlamaya çalışırken aradan kaç dakika geçtiğini fark etmemiştim.
choerries: "Seni anlamıyorum."
Mark'a yazdığım mesajdan sonra telefonumu bir kenara bırakıp uyumaya çalıştım.
"Karşılama ekibi olarak dört kişiye ihtiyacım var." Etkinliği düzenleyen müzik öğretmenimiz bizlere baktığında bakışlarımı farklı bir yere çevirdim. Üzerimde beni sıkan, her gözeneğimden ter fışkırtan bir palyaço kostümü vardı. Bacakları dar olan ve kalçama doğru genişleyen pantolonu, tuhaf fırfırlı gömleği ve elimde tuttuğum maskesi ile bu kostümü Jisoo ikinci el dükkanından bulmuştu benim için. Gözlerim biraz ileride duran Mark'a takıldı. Onun da üzerinde aşağı yukarı aynı bir kostüm vardı. Müzik öğretmeni Bay Han gönüllü kimseyi bulamayınca "Bir ve üç. Siz okul kapısına. İki ve dört siz de spor salonuna." dedi. Eğilip sıraya baktığımda korkunç gerçekle yüzleştim: İki bendim ve dört de Mark.
Bahçeye bir tren şeklinde kurulmuş etkinlik standlarını geçip spor salonuna ilerlerken Mark ile hiç konuşmadık. Spor salonuna ulaştığımızda ise gözlerimi önümde tutmayı başardım ve ondan tarafa hiç bakmadım. O spor salonunun girişinde çocukları içeriye davet ederken ben potanın altında çocukların yüzünü boyuyordum.
"Beni de palyaço yapabilir misin?"
Küçük bir kız çocuğunun sorusuyla kendime geldiğimde ona gülümsedim. "Nasıl bir palyaço olmak istersin?" diye sordum elimdeki kalemlerden uygun renkleri ayarlarken.
"Korkunç bir palyaço." Küçük kızın cevabıyla başımı kaldırıp ona baktım. Aklıma Mark'ın anlattığı masallar akın ederken kızın yüzünün yerinde korkunç bir palyaço yüzü belirdi. Neredeyse çığlık atacaktım. Elimdeki kalemler tek tek yere düşerken gözlerimi aslında bir yanılsamadan ibaret olan palyaçonun yüzünden alamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tales From The Darkside | Mark
Fanfiction❝Arkana yaslan. Bu gece sana karanlık taraftan masallar anlatacağım.❞ Texting:3 | Mark Tales From The Darkside |@Balaccie| Tüm hakları saklıdır.©