Giriş yeri aslında bir palyaçonun kırmızı ışıklarla yanan ağzıydı ve içeri girerken sanki onun boğazından çıkıp dilinin üzerinde yürüyor gibi hissetmiştim. Hemen karşımda dört tekerlekli bir aracın üzerinde durup aşağıya sarkmış bir palyaço vardı. Bu aracın bir kafes olduğunu çok sonradan fark etmiştim. Her taraf palyaçolarla doluydu.
Mark'ın varlığını arkamda hissetmemle beraber cesaretimi toplayıp çadırın içerisinde ilerledim. Kafesin tam önünde durduğumda aşağı eğilmiş palyaçonun yüzünü gördüm. Kırmızı koca bir burnu vardı ve yüzündeki maskenin çene kısmı kırıktı. Maskenin kapatamadığı kafa tasında derin çizikler vardı. Göz çukurunun biri kapkaranlıktı ama diğerinde parlak, kırmızı bir ışık yanıyordu. Gözlerinin alt ve üstünde bulunan siyah çizgi ona daha korkunç bir hava veriyordu. Çantamın kulpunu sıkıca tutarak etrafta gezindim.
"Ne düşünüyorsun?"
Bir anlığına Mark'ın varlığını unutmuş ve sanki buradaki palyaçolardan biri konuşmuş gibi hissetmiştim. Arkamı dönüp Mark'ın yarı gülümser yüzüne baktım.
"Altıma edersem ne yapacağımı." dediğimde gülümsemesi genişledi.
"Burayı ben tasarladım." dediğinde inanamayarak ona baktım. Köşede duran küp şeklindeki tahta bir kutunun üzerine oturup gözlerini bana dikti.
"Büyük Sirk'in kurucularından birisi babam. Ona bu projede yer almak istediğimi söylediğimde bana burayı verdi. Bu çadırı istediğim şekilde dizayn edebileceğimi ve tamamen bana ait olacağını söyledi." Onun yanına ilerlerken "Çok iyi bir iş çıkarmışsın." dedim. Yanına oturduğumda kollarımız birbirine değmişti. İçimde bir saniyeliğine garip bir his yükselmiş fakat onu bastırmayı başarmıştım. Ayağımın hemen yanında bir palyaço duruyordu eğilip onu elime aldım ve kucağıma oturttum. Tıpkı benim odamdaki palyaçolardan birine benziyordu.
"Beni anlayana kadar benden uzak duracağını söylemiştin. Şimdi beni anlamanı sağlayacağım." dediğinde Mark'a baktım. Kucağımdaki palyaçoya sarılıp onun mimiklerini izlerken hayatıma dahil oluşunu dinledim.
"İlgimi çekmeye başladığın ilk gün karın ağrın yüzünden ağlama seslerinin tüm okulu inlettiği gündü. Öğretmenler seni revire götürürken koridora çıkmış ve diğerleriyle birlikte seni izlemiştim. O gün spor salonunda düşüp bileğimi incittiğimde revire geldim. Hemşire bileğim ile ilgilenirken yatakta yatan seni izlemiştim. Saçların beyaz yastığın üzerine dağılmıştı, top gibi kıvrılmış serum takılı kolunu kendinden uzak tutmuştun. Hemşire sana baktığımı fark ettiğinde "Neyi var?" diye sormuştum ona. Sana kısa bir bakış attıktan sonra "Acı çekiyor." demişti hemşire. "Sürekli Haechan ismini sayıklıyor."
O günden sonra seni gözlemlemiştim. Haechan'dan hoşlanıyordun ve onun hoşlandığı her şeyden de... Palyaçolar da buna dahil tabi ki. Haechan o kavgaya karışıp başka bir okula transfer olduğunda okuldan erken ayrılmıştın ve ben seni takip etmiştim. Sağanak yağmurun altında, yanından geçen insanları umursamadan yere çökmüş ve bağırarak ağlamıştın. Herkes sana garipseyerek bakarken sen ağlamaya devam etmiş ve bir saatin sonunda hiçbir şey olmamış gibi kalkıp evine gitmiştin. O gece Yuta'nın hesabından Jisoo'nunkini ve oradan da senin hesabını bulup sana ilk mesajımı atmıştım."
Mark'ın sözünü kesip "Arkana yaslan. Bu gece sana karanlık taraftan masallar anlatacağım." dediğimde ikimiz de gülümsedik.
"Peki neden böyle bir yol seçtin." Mark'ın siyah gözlerine bakarken. "Bana yardım etmek için." diye ekledim.
"Çünkü sen çok gururlusun ve bir yabancıdan gelen açık yardımı kabul etmezsin." Mark kucağımdaki palyaçonun küçük tahta elini tutarak devam etti. "Ortak noktamızı, palyaçoları bulup sana onunla ilgili korku hikayeleri yazarak acının yerini korkunun almasını istedim. Acıyı hissedeceğin her an bunun yerine korkuyu hissetmeni ve bunun seni güçlendirmesini istedim."
"Sana bunları yaptıran neydi? Bana neden yardım ettin?" diye sordum Mark'a. Büyük palyaçonun ağzının içinde, çadırdan çıkmak üzereydik. Kırmızı ışık etrafımızı sarmıştı ve her şeyi kırmızı görüyordum.
"Çünkü yanlış palyaçoyu sevdiğini düşünüyordum."
Mark'ı şimdi anlamıştım. Bizi bu güne getiren çok fazla şey olmuştu. Yanlış diyemeyeceğim ama doğru da olmayan bir sevgi, acı, korku, ilgi ve palyaçolar. Hep birlikte, tuhaf bir hikaye yazmışlardı. Fakat bundan memnundum.
O akşam Mark'tan gelen takip isteğini kabul ettikten kısa bir süre sonra bana, bugün üzerine oturduğumuz tahta kutunun içinden çıkarıp hediye ettiği palyaçoyu elime aldım ve yatağımın üzerine oturttum. Adam akıllı bir açı yakalayıp Vlikey adlı uygulamada ilk fotoğrafımı paylaştım.
"Sanırım doğru palyaçoyu buldum."
Roller Coaster'dan sonra yeni bir Mark kurgusu için kolları sıvamıştım. Önce kitap kapağını tasarlayıp sonra yazmaya başladım. Çok tatlı bir kurgu oldu bu, ben çok sevdim umarım siz de sevmişsinizdir.
Okuyan ve yanımda olan herkese teşekkür ederim. Görüşlerinizi paylaşarak beni mutlu edebilirsiniz.
Sevgilerle, büyücünüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tales From The Darkside | Mark
Fanfiction❝Arkana yaslan. Bu gece sana karanlık taraftan masallar anlatacağım.❞ Texting:3 | Mark Tales From The Darkside |@Balaccie| Tüm hakları saklıdır.©