Bundan yaklaşık 1 yıl önce babam öldükten 1 hafta sonra Lena ortadan kaybolmuştu. Kaybolmadan önce bir mesajla ayrıldığımızı bana iletmişti. O zamandan beridir Lenadan ne bir haber ne bir mesaj almıştım. Zor günlerimde çocukluk arkadaşım Cenk ve Barış destekçim olmuştu. Yavaş yavaş toparlayabilmiştim kendimi.
Şu an da karşımda hiç birşey olmamış gibi sırıtarak yüzüme bakıyordu. Onca yaşanmışlık yalandı. Gözlerindeki masumluk perdesi artık benim için kalkmıştı.
"Ben senin sevgilin falan değilim! Unuttun mu beni sen terkettin, sen dımdızlak ortada bıraktın. Desteğe en çok ihtiyacım olduğu zaman hem de." Bir kez daha canım yanmıştı. Kabuk bağlamış yarayı kaşırsınız da canınız yanar ya ve bunu bile bile tekrar tekrar kaşırsınız o misaldi benimki. Yaralarım kabuk bağladıkça kaşıyordum.
"Aa. Yapma böyle sevgilim. Gittikçe güçleneceğine nankör olmuşsun. Seni yapayalnız bırakmamın sebebi tek başına ayaklarının üzerinde durmayı öğrenesin diye ama bakıyorum ki hiçbir işe yaramamış." Dedi şımarık tavırlarıyla. Diyaloğumuza dayanamayan Anıl gergin ortamı bölerek "Offff. Sizin burada tartışmanıza dahil olamayacağım. Hatta Asel de dahil olmayacak." Dedi ve aseli kolundan tutup dağ evinin kapısına doğru yürümeye başladı. Gözlerim Asele doğru kaydı. Asele baktığımı anlayan Lena kıskanç tavrıyla bana biraz daha yaklaştı ve tüm görüntü alanımı kapladı. Lenaya baktığımda gözlerini kısmış, yarım ağız gülümsemiş ve kollarını göğüsünde birleştirmiş bana bakıyordu. "Lena..." artık herkese laf anlatmaktan bıkmıştım. Yorulmuştum. Kalbim ve beynim yorulmuştu. "Farkındayım." Dedi lena ama neyin farkında olduğuna dair hiç bir fikrim yoktu. "Ne? Neyin farkındasın." Dedim anlamadığımı göstermek için. " Asele aşıksın!" Canı yanıyormuş gibi hem kızgın hem ağlamaklı çıkmıştı sesi. Saklamak zorundayım. Cidden çok mu belli ediyordum. "Saçmalama." Dedim. "Saçmalama mı!? Ona olan bakışların bundan 1 yıl önce bana baktığın gibi." Dedi ve gözleri dolmaya başladı.
"Canım yanıyor yapma!"~Anıl
Aseli kolundan tuttuğum gibi dağ evine doğru sürüklemeye başladım. İçeriye girdiğimizde kolunu bıraktım. İlk önce evi inceledi, bana döndü. " Zekice." Dedi. Anlamamış gibi kaşlarımı çatıp başımı hafif yana yatırdım. Tepkime karşı sırıtıp kafasını sağa sola salladı. "Diyorumki profesyonel oyuncularsınız ama ben de hafife alınacak bir izleyici değilim." Dedi. Planımızın ne kadarını anladığı hakkında fikrim olmadığı için biraz sert çıkışıp öğrenmek istedim. Tekrar Asele yaklaşıp kolundan tuttum fakat bu sefer çok sert tutmuştum. Canını acıtmak zevkli olabilirdi. Bu hareketime karşı Bir tepki alamamıştı. Canının yandığına emindim, dişlerini sıkıyordu ve gözlerini hiç kırpmadan gözlerimin içine bakıyordu. "Ne demek istiyorsun!?" Dememle kapı tarafından öksürük sesi yükseldi. Asel ve benim bakışlar kapı tarafına kayınca lena "kardeşim senle konuşmam gerek. Özel bir konu var.!" Dedi sahte gülümsemesiyle. Sinirle gözlerimi kapatıp Aselden uzaklaştım. Lena merdivenlere yönelince içeride olan adamımıza "göz kulak ol şunlara en ufak hareketlerinde sık kafalarına gitsin." Dedim ve lenayı takip ettim. Üst kata çıktık ve Koridorun sonundaki odaya girdik. "Bak lena kıskançlık yapıcaksan önceden söylüyo-" konuşmamı tamamlamadan lena dudaklarımı küçük bir buse kondurdu. "Öncelikle Anıl bey kıskançlık falan yapmayacağım. Sana kamerin kardeş olduğumuzu inandığını söylemek ve onu sevdiğimi inandırdığımı söylemek istedim." Dedi. Şaşkın şaşkın gözlerine bakıyordum. Kendime gelip " peki bu öpücüğü neye borçluyuz." Dedim Lenanın burnuna burnumu sürterek. "Hem susturmak için hem de canım istedi. Sevgilim değil misin! Öperim de kıskanırım da!" Dedi ve tekrar öptü. Öpüşüne karşılık verip uzun öpücükler bahşederken birbirimize, aşağıdan silah sesi yükseldi. Aceleyle aşağı indik. Yerde kolundan vurulmuş adamımız sızlanarak acı çekiyordu. "Allah kahretsin." Dedim. Silah sesini dışarıdaki adamlarımız da duymuş oldukları için onlarda içeriye dalmışlardı. Yerdeki adamı yakasından tutup yüzünü yüzüme yaklaştırdım. "Neredeler!?" Acılar içinde kıvranırken tek bir cümle dahi kurmadı. Yakasını bıraktım. Ayağımla yaralı olan koluna bastırdım. "Ya söylersin ya da daha fazla acı çekersin!" Dedim.
Koluna biraz daha baskı uygulayınca ağzından acı dolu bir inilti çıktı.
"Tamam tamam. Söyleyeceğim."
"Burda noldu onu anlat!"
"Başlarında dururken kız lavaboya gitmem gerek dedi. Bende olmaz dedim. Altıma mı işeyeyim dedi. Gerekirse işe dedim. Sonra erkek olan bir şekilde elini çözmüş, belimdeki silahı kaptı beni rehin aldı. Kız olan cebimdeki telefonu aldı ve birisine mesaj attı. Sonra telefonumu kendi cebine attı. Eğer sesini çıkarırsan kurşunu beyninde hissedersin dediler. Sonra beni serbest bıraktı ama hala silah bana dönüktü. Kız camı açtı. Uzak mesafeden koluma isabet gelecek şekilde atış yaptı ve beni yaraladı. Kaçtılar ardından siz geldiniz." Dedi. "Peki siz, siz nasıl kaçırdınız elinizden dışarıdaydınız nasıl görmediniz!" Dedim. "Anıl Bey biz silah sesini duyunca hemen içeriye toplandık. O yüzden görmedik." Dedi Saygın.
Sağımda duran adamlardan birine "Silahını ver!" Dedim. Belindeki gümüş renkli silahın çıkartıp bana verdi. Son sözü "yalvarırım yapma!" olmuştu.
Çıkan silah sesiyle arkamda duran Lenanın irkildiğini hissettim. "Biz gelene kadar kaldırın şunu ortadan."Evden çıktım. Peşimden de Lena geldi. Dayanamadım, bağırarak " LANET OLSUN!" Dedim. Yerde duran taşa tekme savurdum. " O kız sandığımızdan daha zeki. Bildiğin tüm planımı çözmüş. Şu an Kamere anlatmışta olabilir. Lanet olsun lanet olsunnnnn!" Dedim ve parmaklarımı saçlarımdan geçirdim. "Peşlerinden gidiyorum ben." Dedim. "Kamer yalnız gitme. Bende gelicem. Hatta bir kaç adam da alırız yanımıza." Dedi. Tekrar içeriye girdik. "2 kişi benle gelsin. Bir de silah verin bana. Asel ile kameri arayacağız." Dedim. Emrime uydular ve ormanlık alana dağıldık. Ben tek başıma aramaya başlarken Lena 1 adamla birlikte aramaya başladı. Diğer adamamız ise tek başına aramaya başladı.
~Asel
"Bana borçlusun."
"Tamam tamam sonra ödeşiriz burdan bi çıkayım da."
"Arkadaşıma -Hazar'a-konum attım. Gelecek az sonra. dağ evinden 3km aşağıda yol var orada olacak."
"Biz oraya inene kadar yakalanırız sonuçta onlar çok iyi biliyorlardır buraları."
"Onu da düşündüm aptal çocuk. Bi zaman sonra ayrılacağız. Fakat birbirimizden çok uzaklaşmadan eğer yakalanırsan bağır çağır. Bana mesaj gönderdiğini hissettirme."
"Silah sende kalsın."
"Gerek yok kemerim de bıçak var benim. Şimdi ayrılıyoruz. Seni takip ediyor olacağım dikkatli ol!"Kamer den ayrılıktan sonra ormanın derinliklerine doğru yürümeye devam ettim. 10-15 adım ötemden dalları ezen ayak sesleri geliyordu. Hemen bir ağacın arkasına sindim. Sesler gittikçe belirginleşirken konuşma sesleri de geliyordu. İki kişiydiler. Biri lenaydı. Diğeri tanıdık değildi. Muhtemelen adamlarından biridir diye düşündüm. Benim saklandığım ağacın bir kaç adım ötesinde durmuşlardı. Arkalarına dönseler beni fark etmeleri kesindi. Toprakta ses çıkartarak kayıp adamın ayağına çelme taktım. Yere kapaklanan adam kalkmadan hızlı hamleyle kemerimdeki bıçağı çıkartıp Lenanın boynuna dayadım. Adam ayağa kalkınca göz kırpıp piç sırıtışı yerleştirdim suratıma. "Silahını ver Lena!" Dedim. Lena silahını bana verdi. Lenayı serbest bıraktım ve bıçağımı tekrar kemerime sokup lenanın bana verdiği silahı adama doğrulttum. "Silahında bir mermi kalacak şekilde boşalt ve lenayı başından vur! Tek hakkın var iyi değerlendir." Dedim. Lenanın dediğimin ardından kalp atışlarını duyabiliyordum. "Yoksa ikinizde ölürsünüz." Sesli nefes alışverişler, yüksek doz da korku işte en zevkli şeyler. Nasıl da çaresiz nasıl da korku dolu. "Korkma lena aynısı bana da olmuştu." Dedim. Adam silahını çıkarttı. Ters köşe yapmasın diye biraz yaklaştım. Gözlerim ikisinin üstünde gelip giderken. Saniyeler farkıyla ateşlenen silah sesi tüm ormanda yankı yapmıştı. Çıkan silah sesi yüzünden yerim belli olduğu için yol tarafına doğru koşmaya başladım. Yola ulaştığımda beni Hazarla kamer karşıladı. Aceleyle "binin çabuk!" Dedim. Cebimde olan telefonu da yaban otlarının arasına attım. Tam arabaya binmiştik ki Hazar "o silah sesi neyin nesiydi?" Dedi.
"Anılın adamı Lenayı başından bende Anılın adamını başından vurdum."
Dememle ormanda yankılanan haykırış gülümsememe neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurum
Roman pour AdolescentsElim kolum bağlı bir sandalye de oturuyorum, Yanımda iki adam. Tam karşımda yerde yatan bir çocuk. Savunmasız, masum, günahsız ve çaresiz... Ruhu çoktan özgürlüğüne kavuşmuş olmalıydı çünkü ölmüştü. Bir çocuğun en kötü ölüm şekliydi. Ağlamalarım...