Eğer bu hikayeyi wattpad dışındaki bir mecradan okuyorsanız, çalıntı veya sahte (virüs riski bulunan) bir sitede bulunuyor olabilirsiniz. Lütfen o siteyi kapatıp hikayeyi wattpad'deki @Armylieber profilinden okuyun. Cihazınıza güvenlik taraması yapmayı da unutmayın.
Not: Bu kurgunun Kore dizisi AHT ile alakası yoktur. Underworld film serisinden ilham alınarak yazılmıştır.
Keyifli okumalar~
***
"Sıradan Kız"
"Düşmanımın düşmanı da düşmanımdır."
Profesör Gin Shueon, sözleri bastıra bastıra konuşurken parlak kahve gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdi.
"Şu an böyle bir konumdayız. Zaten yeterince düşmana sahipken, bir de sizlerin ergen zırvalıklarına katlanacak durumda değiliz. Bunu unutmayın. Yapacağınız büyük bir hata, kendi ırkınız olsun olmasın birçok kişinin ölümüne yol açabilir. Karaktersiz ve düşüncesiz veletler olmayın. Zycon'lar ve İblisler şu an bize bulaşmamış olabilir ama yakında kendi çamurlarını bizlerin üzerine atacaklardır."
Yine kendi aralarında didişen üç ırkı azarlıyordu.
Ne acı ama.
Benim yerim burası değildi, kesinlikle burada olmamalı ve bu şeyleri dinlememeliydim.
Sonuçta ben, sıradan bir insandım. Ama yan sıramda bir vampir, öteki yanımda bir kurtadam, arkamda bir büyücü, çaprazımda ise bir melez vardı.
Ben -büyük gözlerimi saymazsak- dikkat çeken hiçbir özelliği olmayan, kahverengi saç ve gözlere sahip normal biriydim. Onlarsa değişik göz ve saç renklerine, farklı fiziksel yapılara sahiplerdi.
Bu olayların muhatabı ben değildim, onlardı.
Zil çalar çalmaz Bay Gin sınıftan çıkmış, öğrenciler de dışarıya akın etmişti.
Derin bir nefes verip kollarımı sıraya, başımı da kollarımın üzerine koydum.
Olası bir savaşa girmemiz yüksek ihtimaldi ve buna rağmen benim burada yaşamak zorunda olmam saçmalıktı.
Benim sivri vampir dişlerim yoktu. Kurtadam pençelerim de yoktu. Büyü yapamadığım da apaçık ortadaydı.
İşin en tuhaf olan kısmı da buydu zaten. Kurtkadın olan sert ve lider ruhlu annem ile, tam bir savaşçı olan karizmatik vampir babamın tek çocuğuydum.
Ne tuhaftır ki ikisinden de sadece insanlık yanlarını almıştım. Onlar gibi süper güçlü ya da hızlı değildim. E bu da haliyle insana koyuyordu.
Onlara, yani benim gibi sıradan olmayanlara eski dilde "İzaki Supernaturala" yani "Doğaüstü varlıklar" deniyordu. Kısaca İzakisu.
Bahsettiğim üç ırk; yani Vampirler, Kurtadamlar ve Büyücüler, barışçıl bir şekilde bir arada Rhinya denen bu ülkenin güneyinde yaşıyorlardı. Asya'nın bilmem neresinde olan bu ülke, insan ırkından gizliydi. Ata büyücülerin yapmış olduğu çok güçlü bir görünmezlik büyüsü, sıradan insanların ülkeyi görmesini ve giriş yapmasını engelliyordu. Ülke sınırına gittiğinizde şeffaf bir duvar sizi karşılıyordu. Sıradan insanların bu duvardan geçebilme imkanı yoktu. Bense tek istisnaydım çünkü anne ve babamın güçlerine sahip olmasam da onların kanına sahiptim.
Burası hemen hemen Black Panther'daki Wakanda gibiydi. Tabii o kadar teknoloji, zenginlik ve hatunlardan oluşan bir ordu burada yoktu.
Kimin ne olduğunu ayırt etmek çok da zor değildi. İlk geldiğimde biraz kafam karıştıysa da, onların arasında yaşadıkça zamanla gördüğüm herkesin ne olduğunu tahmin edebilir hale gelmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• Are You Human Too? Π Min Yoongi •
FanfictionAnnesi ve babası farklı tür varlıklar olmasına karşın normal bir insan olarak doğan Heasun, geldiği soydan dolayı, daha önce varlığından haberinin bile olmadığı bir ülkede yaşamak durumunda kalır. Sıradan bir insan olarak farklı türlerle bir arada y...