Annesi ve babası farklı tür varlıklar olmasına karşın normal bir insan olarak doğan Heasun, geldiği soydan dolayı, daha önce varlığından haberinin bile olmadığı bir ülkede yaşamak durumunda kalır. Sıradan bir insan olarak farklı türlerle bir arada y...
Genç adam dışarıdan gelen gür sese aldırış etmedi, önünde hıçkırarak ağlayan kıza bakıyordu.
"Lütfen..." dedi vücudu titreyen genç kız, gözlerinden yaşlar süzülürken. "Lütfen b-bırak gideyim. Kimseye bir şey söylemem..."
Neredeyse karanlık olan büyük mağaraya giren tek ışık tepedeki kayalıkların arasından süzülen ve gün batımının habercisi olan turuncumsu güneş ışığıydı.
Karanlık çöktüğünde ise kız ölecekti.
Hikarus topraklarında kaybolmuş halde dolaşan bu genç kız, İblisler tarafından bulunup esir alınmıştı. Kızın vücudunda yaralar, beyaz elbisesinde kan lekeleri vardı. Batılı olduğu çıkarımını ise bembeyaz teninden dolayı yapmışlardı. Irkını kimse bilmediğinden ve casus olabileceğinden dolayı öldürülmesi istenmişti.
Jungkook Güneyde ve Batıda konuşulan Rhinyaca dilini çok iyi konuşamıyordu. Bu yüzden öldürmesi gereken kıza ne demeliydi emin değildi.
Ela gözlü kızın, altın sarısı saçları vardı. Zycon'lar tarafından saldırıya uğramış olduğu, sırtındaki ve kollarındaki pençe izlerinden anlaşılıyordu. Jungkook kızın sağ köprücük kemiğinin altındaki dövmeye baktı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Elleri arkasından kalın iplerle bağlı, yerde oturan kızın gözlerinden dökülen yaşlar minik kristallere dönüşüp yere düşüyordu.
Jungkook şüpheyle kaşlarını çatarken, eğilerek kristallerden birkaç tanesini eline aldı ve inceledi. Farklı şekillerdeki kristaller koyu mavi renkteyti. Hayatında ilk kez böyle bir şey görüyordu.
Genç kız iç çekerek Jungkook'a baktı. Siyah pantolon ve tişört üzerine bordo rengi sıfır kol kapüşonlu bir hırka giyiyordu. Tişörtünün kollarını sıvadığından, tenindeki dövmeler görülebiliyordu. Alnına dökülen saçları da gözleri gibi simsiyahtı.
"Nesin sen?" dedi kara gözlerini kızın parlak ela gözleriyle birleştirerek.
Kız umutsuz bir ifadeyle ona öylece baktı, sonra gözlerini yere dikip başını sağa sola salladı. "S-söyleyemem... "
"Söylemezsen, öleceksin."
"Söylersem de öleceğim." dedi kız tekrar ona bakarak. Jungkook daha önce bu kadar güzel bir kız görmemişti. İblis kadınları genellikle ağır makyajlar yaparlardı ama bu kız yüzünde tek bir boya bile olmamasına hatta ağlamasına rağmen, muhteşem görünüyordu.
"Sana... Yardım. Edemem."
Doğru kelimeleri kullanıp kullanmadığından emin olmadığı için sözleri teker teker söylüyordu.
