Bu bölümü toplu yerlerde okumamanız tavsiye edilir, geçirilen feels sonucu olacaklardan yazar sorumlu bulunmamaktadır :d
***
"Günahkar Ama Güzel"
Üzerime beyaz, Sherlock baskılı bol bir tişört ve siyah bir tayt geçirmiştim. Kollarımı pencere pervazına dayamış, dışarıyı izliyordum. Kara bulutlar gökyüzünü istila etmişti. Bir süre sonra kirpiğime düşen bir damlayla gözlerimi kırpıştırdım. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Pencereyi kapattığım sırada, odamın kapısının tıklatıldığını duydum. İlerleyip kapıyı açtığımda, gözlerim sevinçle irileşmişti.
"Sen buralara gelir miydin?"
Yamuk bir gülümseme atıp içeriye girdi. Üzerinde lacivert uzun kollu bir tişört ve siyah pantolon vardı.
"Jimin ve Hoseok'un gürültülerine daha fazla katlanamazdım."
Kapıyı kapatırken küçük bir kahkaha attım.
Yoongi, ilk kez saraydaki odama gelmişti. Elaları meraklı bir şekilde etrafı incelerken, ben de geniş pencerenin kenarına yaslanıp onu izledim. Yatağın sağındaki komodinin üzerinden, Anne-babamın beni bebekken kucaklarında tutarak gülümsedikleri çerçeveli bir resmi eline alıp gülümsedi. "Bebekken çok çirkinmişsin."
Alayla güldüm. "Ben çirkinsem seni düşünemiyorum bile, dövmeli bir bebek."
Güldü ve çerçeveyi yerine koydu.
Ahşap desenleriyle kaplı olan odamda biraz daha göz gezdirdikten sonra bana baktı. Yatağın kenarına oturup, sırtını geniş yastıklara yasladı. "Daha renkli bir yer bekliyordum aslında. Prenses odasından ziyade hepinizden nefret ediyorum ve bir ormanda yaşıyorum tarzında bir odaya benziyor." dedi alayla.
Tavana bakarak güldüm. "Sanırım haklısın."
Gözlerimi cama doğru çevirip dışarıya baktım. "Çok tuhaf. Buradan gitmeye can atıyordum. Şimdiyse... Her şey çok değişti."
"Zaman geçtikçe yaşantılar ve fikirler de değişir." dedi yine bilgin dedeler gibi konuşarak. "Üstelik benim gibi bir sanat eseri buradayken, nasıl başka bir yere gitmek isteyebilirsin ki?" dedi kibirli bir gülümsemeyle gözlerini kapatıp ellerini iki yana açarak.
Küçük bir kahkaha attım. "Egonuzu çeker misiniz Bay Melek, sizi göremiyorum da."
Sırıttı ve doğrulup ellerini yatağa koydu. "Sana, insanların izakisular tarafından hor görülmesinden nefret ettiğimi söylemiştim. Hatırlıyor musun?"
Başımı salladım. "O zaman gerçekten bir insan olduğuna inanmıştım sanırım."
"Belki insan olmayabilirim, ama insan olmak nasıl bir şey biliyorum. Uzun bir süre hiç kendi güçlerimi kullanmadan yaşadım. Bu yüzden dediklerimde ciddiydim. Seni korumanın yanında dövüş eğitimine özellikle önem verdim ki kendini kanıtlayabilesin. Ve başardın da."
Gülümsedim ve başımı salladım. "Haklısın, ama daha öğrenmem gereken çok şey ve kat etmem gereken çok uzun bir yol var."
"O zaman öğrenerek ve uçarak gidelim." dedi beni taklit ederek.
Gülümsedim. Yataktan kalkıp adımlarını bana doğru yönlendirdi. Birden üzerindeki tişörtü çıkarıp yatağıma doğru fırlattığında gözlerimi irileştirerek ona baktım.
Yağmurun sesi kulaklarıma dolarken üşüme hissi yaşamam gerekiyordu ama ben tam tersini hissediyordum. Bu onu ilk kez üstsüz görüşüm değildi ama ilk kez bu kadar ayrıntılı inceliyordum ve bu da vücut ısımın artmasına sebep oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• Are You Human Too? Π Min Yoongi •
FanfictionAnnesi ve babası farklı tür varlıklar olmasına karşın normal bir insan olarak doğan Heasun, geldiği soydan dolayı, daha önce varlığından haberinin bile olmadığı bir ülkede yaşamak durumunda kalır. Sıradan bir insan olarak farklı türlerle bir arada y...