"Teşekkürler"
"Bugün çok dalgınsın."
Gözlerimi diktiğim mavi fayanstan çekip, yanımda oturmuş enerji içeceği içen Yoongi'ye baktım. Üç saatlik dövüş çalışmamız sona ermişti ve ikimiz de yorgunduk. Sarı saçlarının terden ıslanmış ön kısımları alnına yapışmıştı.
"Ah... Önemli bir şey değil." diye geçiştirdim.
Bana bakıp gözlerini devirdi. "Kötü bir yalancısın. Bugün derslere konsantre olamadın, farkındasın değil mi? Kafanda yığınla düşünce var ve odaklanamıyorsun."
Derin bir nefes vererek geriye yaslandım. "Sanırım öyle."
"Çalışma saatlerimiz içinde aklındakileri bir köşeye itip dövüşmeye odaklanmalısın. Yoksa ikimiz de boşa vakit harcamış oluruz."
"Haklısın." dedim fayansa bakmaya devam ederek.
"Tam da sana önemli bir şey öğreteceğim sırada gözlerini duvara dikip boş boş bakman hiç hoş değil."
"Aynen."
"Yah!"
İrkilerek ona döndüm.
"Hala beni iyi dinlemiyorsun değil mi?" dedi çatık kaşlarıyla.
"Pardon." dedim gözlerimi kaçırıp kollarımı göğsümde çaprazlayarak.
"Her neyse, eğer derse konsantre olamayacaksan birkaç gün ara verelim." dedi ve içeceğinden bir yudum daha aldı.
"İyi fikir."
Dönüp sinir bozucu bir şey söylemişim gibi bana baktı. "Normalde sürekli beni terslersin. Bugün ne dersem diyeyim evet, tamam, aynen deyip duruyorsun. Bu hiç alışılmadık ve enteresan bir şekilde sinir bozucu."
Güldüm. "Kusura bakma. Aklımı meşgul eden çok fazla şey var.
Sanırım ciddi bir dinlenmeye ihtiyacım var.""Öyle görünüyor." kalkıp sırt çantasını omuzlarına aldı. "Kaç gün dinleneceksin?"
"5 gün yeterli olur."
"Pekala. Görüşürüz."
Yoongi yine umursamaz bir tavırla çekip gittikten sonra, kendimi yalnız hissetmiştim.
Aslında içten içe ona karşı nedenini bilmediğim bir güven besliyordum, ama aynı zamanda tereddüt de ediyordum.
2 aydır birlikte dövüş antrenmanı yapıyorduk ve hiç oturup da herhangi bir konu hakkında konuşmamıştık. Konuştuğumuz tek şey dövüşle ve savaşlarla ilgili şeylerdi.
Bir yanım, Yoongi'nin bana ısrar etmesini istiyordu. Eğer Yoongi bana, "Sorun ne, neden böylesin, konsantre olamama sebebin ne, anlatmak ister misin?" gibi şeyler söylemiş olsa, belki de çoktan ona içinden çıkamadığım o büyük sorumluluk çukurundan bahsetmiş olurdum. Tüm bu bilinmeyen ırklar, ailem, benliğim...
Ama Yoongi en basitinden "Ne oldu?" sorusunu bile sormuyordu. Umursadığı tek şey bana iyi dövüşmeyi öğretebilmekti.
Hissettiğim bu duygu belki de benim için biraz utanç vericiydi ama öyle hissetmekten kendimi alamıyordum.
Yoongi tarafından ilgi görmek isteyen bir yanım vardı.
Taehyung, Minha ya da Namjoon'un ilgisi yetmediğinden değil, sadece... Bilmiyorum işte, sanki omuzlarımdaki tüm yükü tek başıma taşıyor gibiydim ve eğer Yoongi'ye az da olsa bir şeyler anlatabilirsem yüküm hafifleyecekmiş gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• Are You Human Too? Π Min Yoongi •
FanfictionAnnesi ve babası farklı tür varlıklar olmasına karşın normal bir insan olarak doğan Heasun, geldiği soydan dolayı, daha önce varlığından haberinin bile olmadığı bir ülkede yaşamak durumunda kalır. Sıradan bir insan olarak farklı türlerle bir arada y...