Jin, Heasun'un sarayındaki balkonun kenarına yaslanmış, kısılmış gözlerle uzaklara bakıyordu. Ne kadar düşünmemeye çalışsa da aynı anlar aklına gelip duruyordu. Jimin'i kurtaramamıştı.
Taehyung balkon kapısından içeriye girdi ve ona baktı. Jin onu fark etmemişti bile. Taehyung onun yanına ilerleyip omzuna dokundu.
Jin dönüp ona baktı.
"Jimin bize bir video kaydı bırakmış. Toplantı odasına gel."
Jin gözleri kıpkırmızı olan Taehyung'a şaşkın bir bakış attıktan sonra onun peşine takıldı.
Toplantı odasına girdiklerinde herkes kıpkırmızı gözleri ve bitkin duruşlarıyla koltuklara oturmuştu. Savaştan sonra toparlanmaları uzun sürmüştü. Üstelik savaş meydanı hala cesetlerle kaplıydı.
"Jimin bunu benim çadırdaki ceketimin cebine koymuş." Heasun elindeki Jimin'in telefonunu gösterdikten sonra telefonu kabloyla bilgisayarına bağladı. Ekranda beliren dosyayı açtığında karşısına bir video çıktı. Videoyu projeksiyon perdesine yansıttıktan sonra başlattı. Herkes merakla ve hüzünle perdeye baktı.
Jimin bir revir çadırının içindeydi. Sarı saçları dağılmıştı ve kolunda bir sargı vardı. Bir masaya oturmuş, ellerini masanın üstünde birleştirmişti. Gergince yukarıya doğru baktıktan sonra gözlerini kameraya çevirdi.
"Şey... Bu çok tuhaf. Böyle bir şey yapacağımı hiç düşünmezdim. Yani köyümdeki dandik televizyondan izlediğim filmlerdeki 'Eğer bunu izliyorsanız ben ölmüşüm demektir' sahnesini... Çok tuhaf hissettiriyor, ama evet. Olan bu." Jimin omuz silkti. "Eğer bunu izliyorsanız, muhtemelen muhteşem bir savaşçı olarak öldüm." dedi başını sallayarak. "Kıskanma Hoseok."
Hoseok hafifçe gülümsemesine engel olamamıştı. Manyak herif, diye düşündü. Böyle bir durumda bile dalga geçebiliyor.
"Aslında bunun olacağını zaten biliyordum. Hoseok ve Raena, size sonradan söyleyemediğim için üzgünüm. Ama buraya şifa büyüsü almak için gelip uykuya daldığım süre zarfında başka bir vizyon daha gördüm. Ölecek kişinin aslında ben olduğumu ve Jin'in de orada olduğunu. Beni kurtarmaya çalıştığını ama Zycon'un ona saldırdığını... Aslında şu an bu videoyu çekmemin sebebi, size söyleyeceklerim olmasının dışında Jin'e iletmek istediğim mesaj. Jin, kendini suçladığına eminim. Ama bu senin suçun değildi. Eğer Zycon orada olmasaydı kanı bana zorla içirecektin ama bu kez sen ölecektin. Üstelik de intikamını alamadan. Bunun olmasını hiç istemezdim açıkçası. Ben görevimi yaptım ve bundan memnunum." Jimin boğazını temizleyip kendi ellerine baktı.
"Öleceğini biliyor olmak tuhaf ve korkutucu hissettirse de, korkunç kehanetin gerçekleşmemesi için bu gerekliydi. Biz kazandık. Önemli olan da bu. Bu yüzden benim arkamdan uzun süre yas tutmanızı istemiyorum çocuklar. Daha yapılacak çok iş var. Savaşın izlerini silecek ve koskoca bir ülkeyi yöneteceksiniz. E bana da altından bir mezar yaptırırsınız artık." dedi alaycı bir gülümsemeyle.
"Şunu söylemek istiyorum, sizinle geçirdiğim her an hayatımın en güzel ve eğlenceli anlarıydı. Bu yola çıktığım için asla pişman olmadım. Evet belki bundan sonra uzun bir süre görüşemeyeceğiz ama kötü bir yere gidiyor değilim ya? Cennette sizi bekleyeceğim. Heasun, harika bir krailçe olacağını biliyorum. Sen hayatımda gördüğüm en azimli, en çalışkan ve en güçlü insansın. Hayatımda başka bir 'insan' görmemiş olmam dışında bir sorun yok tabii... "
Heasun gözlerinden akan yaşı silip gülümseyerek iç çekti.
"Ve Yoongi. Kral olmak istiyorsan o somurtuk suratına biraz neşe katmalısın. Eğer sürekli o soğuk sıfatınla ortalıkta dolanırsan halkın ne düşünür? Bir de melayke olacaksın, tch, tch, tch..." Jimin kollarını göğsünde birleştirerek başını sağa sola salladı. Ardından kameraya bakıp gülümsedi. "Ama sen tanıdığım en havalı savaşçısın. Heasun'u koru ve onu mutlu et. Bunu ancak sen yapabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• Are You Human Too? Π Min Yoongi •
FanfictionAnnesi ve babası farklı tür varlıklar olmasına karşın normal bir insan olarak doğan Heasun, geldiği soydan dolayı, daha önce varlığından haberinin bile olmadığı bir ülkede yaşamak durumunda kalır. Sıradan bir insan olarak farklı türlerle bir arada y...