"Yaşam Gücü"
Duyularım o kadar hassaslaşmıştı ki kanımın kolumdan süzülerek yere damladığını net bir şekilde duyabilmiştim.
Sonra, çok büyük bir olay oldu...
Başımı yere eğip kanımın damladığı yere baktığımda, o bölgedeki çürümüş çiçeklerin eski, canlı, renkli ve güzel hallerine geri döndüklerini gördüm. Renkleri bile değişmişti. Şok içinde karşımdaki adama bakınca, o da görmüş olduğu şeye şaşırmış olacak ki geriye doğru sarkak adımlar attı.
"Ne yapıyorsunuz?!" Diye bağırdı arkadan yaşlı bir ses. "Hemen bırakın onu!"
Diğerleri gibi giyinmiş ama yürüyüşünden daha yaşlı olduğu belli olan adam, bana yaklaştığında elini üzerime doğru tuttu.
"Askatu pertsona hautatua!"
Birden bire, bedenimi saran sarmaşıklar geriye çekilmeye başladı. Ayaklarım yere bastı, fakat kendimi taşıyabilecek durumda değildim. Düşmek üzereyken, nane gibi kokan yaşlı amca beni tuttu ve yavaşça yere yatırıp, başımı bacaklarının üzerine koydu.
Gittikçe kan kaybediyordum ve görüş açım bozuluyordu. Ben kesik soluklar alırken, maskesi yüzünden yüzünü göremediğim amca arkasındaki genç olanlara dönüp baktıktan sonra tekrar bana döndü. Alnımda biriken terleri kol kumaşıyla sildi ve yaralı kolumu tutup bilmediğim dilde bir şeyler mırıldandı. Bir süre sonra kolumdaki acı hafifledi.
"Efendim," dedi arkadaki gençlerden biri. "Bu kişi... Gerçekten o mu?"
"Sizi şaşkın veletler!" Diye azarladı onları yaşlı amca. "Seçilmiş Olan'a zarar verdiniz!"
Bayık bakışlarım arkadaki üç kişi üzerinde gezindi. Tek kelime edemeyecek kadar bitkin hissediyordum. Bir süre sonra, gözlerim kapandı.
※※※
Tekrar uyandığımda, büyük bir odadaydım. Ne kadar zamandır uyuduğumu bilmiyordum fakat saatler geçmiş gibi hissediyordum.
Lanet olsun... Sınavım vardı!
Belkide bu, endişelenmem gereken son şeydi. Yattığım beyaz yatakta doğrularak etrafıma bakındım. Sade ama lüks bir yatak odasıydı.
Sol kolumu kontrol ettim. Küçücük bir iz bile yoktu! Koskoca şahinin çizik yarası neredeydi?!
Sanırım koluma bir tür iyileştirme büyüsü yapılmıştı.
Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttığım sırada, karşıdaki krem rengi kapı açıldı ve içeriye yine o cübbeli tiplerden biri girdi.
"Sen iyi misin?" dedi kapıyı ardından kapattıktan sonra. Bu bir kızdı.
"Nasıl olmam gerektiğinden pek emin değilim." dedim hafif çatık kaşlarla. "Kimsiniz siz? Ne istiyorsunuz benden?"
Tekrar kapı açıldı ve içeriye o yaşlı amca girdi. Onu, başlığının arasından görünen sarı-beyaz arasında kalmış açık renkli saçından tanımıştım.
"Demek uyandın. Kuvvetli bir iraden var, annen gibi."
"Annemi tanıyor musunuz?"
Annemi herkes tanıyordu, kastettiğim şey kişisel olarak tanıyıp tanımadığıydı.
"Elbette." dedi adam ellerini önünde birleştirerek. Yanındaki kıza dönüp ona başıyla çıkmasını işaret edince, kız bana bir bakış attıktan sonra çıkıp gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• Are You Human Too? Π Min Yoongi •
FanfictionAnnesi ve babası farklı tür varlıklar olmasına karşın normal bir insan olarak doğan Heasun, geldiği soydan dolayı, daha önce varlığından haberinin bile olmadığı bir ülkede yaşamak durumunda kalır. Sıradan bir insan olarak farklı türlerle bir arada y...