Koşar adımlarla kendimi dışarı attığımda kalbim sıkışmıştı. Taşlar yoktu. Mandıragora gitmişti. Ve biz elimiz boş bir şekilde geri dönüyorduk. Artık taşları bulmak için zaman harcayamazdım. Krallığa dönmem gerekiyordu. Bu savaşı bir şekilde sonlandırmamız gerekiyordu.
Dışarı çıktığımda karanlık tarafın uçsuz bucaksız düzlüğe doğru koşarak kaçtığını gördüm. Orman Cadıları ise sevinç naraları atıyorlardı. Gözlerinde oluşan sevinç duyguları ve mutluluk gözyaşları benimde içimde bir şeylerin hareketlenmesine vesile olmuştu. Ancak şu an sevinecek bir zaman değildi.
"Atları alın ve hemen yola çıkalım!"
Arkamı dönüp peşimden gelen diğerlerine emir verdiğimde kendi atımı bulmak için çaba harcamadım. Çünkü içlerinden biri illaki benim atımı da getirecekti.
Adımlarımı hızlı atıp Orman Cadılarının önünde durdum. Hepsi sessizliğe bürünüp bütün dikkatini bana verdi. Gözlerinde en ufak bir duygu yoktu şimdi. Sadece verilecek emirleri yerine getirmek isteyen dev bir robot ordusu gibiydiler.
"Cadılar! Sizlerin buraya geliş amacını biliyorum. Ama sizlerde şunu bilin istiyordum! Size minnettarım! Çünkü sizin yerinizde kim olursa olsun kendi hayatını bir başkası için riske atamaz!"
Cadılardan zafer naraları ve tezahüratlar yükselmeye başladı. Böyle bir destek almak beni daha da güçlendirse de şu an hala zayıf olduğumu biliyordum. Çünkü taşlar hala Mandıragora ve yardakçılarının elindeydi. Ellerimi havaya kaldırarak sessiz olmalarını işaret ettim.
"Mandıragora ve yalakaları ne yazık ki Element Taşlarıyla beraber kaçtılar. Onları şu an için takip etmeyeceğiz! Çünkü büyük bir savaş kapıda! Biliyorum eğer bu akşama kadar taşları kurtaramazsak bütün kainat için kötü bir durum! Ama emin olun Mandıragora kendi ayaklarıyla gelecektir yanımıza!"
Cümlemi yarıda kesip Cadılara baktım. Ancak hala hiçbirinden bir tepki yoktu.
"Şimdi! Kerb Krallığına dönme zamanıdır! Bu savaşı kazanacak mıyız?"
"EVET!"
"EVET!"
"EVET!"
Desteklemeler havada yükselirken sadece tek bir şey düşündüm.
Bu savaşı ne pahasına olursa olsun kazanacağımı!
❄❄❄
Yola çıktığımızdan beri hava aydınlıktı. Daha yeni öğlen vakti oluyordu. Bu da bizim için bir avantajdı. Çünkü yolun yarısından çoğunu gelmiş bulunuyorduk. Daha da iyisi Ölüm Vadisi'ni geçtikten sonra sadece on beş dakikalık yolumuz kalacaktı. Gidişimiz bu kadar hızlı değildi. Ama dönüşümüzde bizi hızlandıran bir güç vardı. Orman Cadılarının Gücü.
"Ölüm Vadisinden nasıl geçmeyi planlıyorsunuz?"
Yanımda hızla ilerleyen at üstündeki Nagriel'e yöneltmiştim soruyu. Yüzüme bakmadan cevap verirken daha da hızlandırmıştı bizi.
"Normal bir şekilde geçeceğiz. Ama o bizi göremeyecek."
Pekala. Biraz imkansız gibi gelse de şaşırmamıştım. Çünkü burası Kerb Diyarıydı. Burada her şey mümkündü.
"O halde zamanından önce krallığa varacağız?"
"Kesinlikle!"
Atımı biraz daha dehleyip hızlandırarak son sürat ağaçların arasından geçmeye devam ettik. Varmamız gereken bir yer vardı ve her saniye bizim için kıymetliydi.
❄❄❄
Gloria ve Kyle ne yapacakları konusunda bir türlü ortak bir noktaya varamamışlardı. Karşılarında Mandıragora ve yardakçılarını bulmak ikisini de büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı. Henüz öğlen bile olmamıştı. Fakat onlar şimdiden buraya gelmişlerdi. Ve abisi hala ortada yoktu. Bu akşam Kara Ay vardı. Büyü gerçekleşecek miydi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KERB ELEMENTLERİ 2 - SAVAŞÇI
FantasíaTaşlar Mandıragora Cadısı tarafından çalındı ve düzen yıkılmak üzere! Savaş başladı. Hiç kimse başka birine acımıyor! Mutlak güç için her birey savaşıyor! İhanetler. Gizli kalmış sırlar. Komplolar ve daha bir çok gizem gün yüzüne çıkıyorken birbirl...