Saldırı için hazırlanan plan resmen intihar girişimiydi. Ama başka yapmak istedikleri hiçbir şey yoktu. Zamanımız giderek azalıyordu ve geçmek için şafak vaktini beklemeye kalkarsak bir daha asla o vakti göremeyebilirdik.
O zamana kadar karanlık çoktan tüm dünyayı ele geçirecekti.
Vadinin girişinde bütün orduyla beraber bekliyorduk. Kimilerinin ellerinde büyülü ok ve mızraklar, kimilerinin ellerinde büyüyle dövülmüş kılıçlar vardı. Herkes hilal şeklini almış vadinin girişini komple kapamıştı. En önde ben, Kris, Nicolas ve Nagriel vardı. Tek yapmamız gereken sadece saldırmaktı.
"Neyi bekliyoruz?"
Fısıltıyla sormuştum çünkü kurtçuğun dikkatini vaktinden önce çekmek istemiyordum. Hepimizi tehlikeye atmaktan başka bir işe yaramazdı çünkü.
"Sadece bekle, Malorie."
Soruma cevap olmasa da karşılık veren Nicolas oluştu. Vadinin duvarları sanki üzerime geliyor gibiydi. Kahverengiden kızıla çalan renkleri iğrençti. Ama şu an önemli olan vadinin renkleri değildi. İçindeki yaratığın ölmesiydi.
"Hey! Kurtçuk! Buradayız!"
Kris kükrercesine bağırdığında korkmamak için kendimi sıkmıştım ama pek de işe yaramadı. Kısa süre içinde Kris'in seslenişi o iğrenç ulumayla karşılık buldu.
"Herkes hazır olsun!"
Vadinin ortasından gelen uluma sesleri yakınlaşırken kurtçuğun başı da görüş açısına girmişti. Mızrak ve ok tutanlar ellerindekileri fırlatmak için hazırlandıklarında Nagriel elini havaya kaldırdı. Eli yumruk şeklindeydi. Bunun anlamı beklemeleri gerektiğiydi. Kurtçuk hızla bize doğru hareket ederken Nagriel'in eli hala yumruk şeklindeydi.
"Hazır olun!"
Yine Kris'in sesi vadiyi doldurduğunda bu sefer kurtçuk daha gür bir şekilde uludu ve hızlandı. Artık resmen uçarcasına bize yaklaşıyordu. Çünkü varlığımız onun için netlik kazanmıştı. Biz onun için şu anda birer yemektik.
Hem de doyurucu bir yemek.
"Şimdi!"
Mızraklar ve oklar havada süzülerek kurtçuğun üzerine doğru uçarken ki çıkardıkları ses büyüleyiciydi. Savaştan nefret ederdim ama bu ses savaştaki gücün orkestrasının sesiydi. Oklar ve mızraklar kurtçuğun üzerine doğru düşerken derisine saplandığında çıkan ses midemin kalkmasına sebep olmuştu. İki ıslak plastik poşeti birbirine sürttüğünüzde çıkan o tüyler ürpertici ses vardır ya, işte o sesten farkı yoktu.
Derisine saplanan mızrak ve okların acısıyla inleyen kurtçuk bir iki saniye olduğu yede durduktan sonra uluyarak tekrar üzerimize doğru hareket etti. Bedenindeki açılan deliklerden dışarıya kanlar aksa da bu onu durdurmaya yetmezdi.
"Tekrar! Fırlatın!"
İkinci defa oklar ve mızraklar kurtçuğun üzerine uçarken kurtçuk bu sefer derisine saplanan oklardan dolayı durmadı. Acısını uluyarak dile getirse de kendini toparlamak için bir saniye bile harcamadı.
Artık neredeyse yakın temas noktasına gelmişti.
Bu saatten sonra kılıçlarla müdahale etme vaktiydi. Bedenime yayılan adrenalin elimdeki kılıcın titremesine sebep oluyordu. Sağlam tutamıyordum. Okçular ve mızraklılar atışa devam ediyorlardı. Artık bekleme zamanı değildi. Savaşmak için emir almaya gerek yoktu.
Ve kurtçuk avlanmak için öne doğru atıldı.
Üzerimize doğru hızla gelen başından toplu bir şekilde koridor açarak kurtulduk. Kurtçuğun başı toprağa çarptığında elimdeki kılıcı direk olarak başına sapladım. Acıyla inleyerek başını kaldırdığında bende onunla beraber havaya doğru yükseldim. Yerden rahat 30 metre yukarıdaydım ve ellerim daha fazla kılıcı tutacak gücü kendinde bulamıyordu. Heyecandan ve bedenime yayılan adrenalinden ötürü terliyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KERB ELEMENTLERİ 2 - SAVAŞÇI
FantasyTaşlar Mandıragora Cadısı tarafından çalındı ve düzen yıkılmak üzere! Savaş başladı. Hiç kimse başka birine acımıyor! Mutlak güç için her birey savaşıyor! İhanetler. Gizli kalmış sırlar. Komplolar ve daha bir çok gizem gün yüzüne çıkıyorken birbirl...