Ormanın içinde uzunca bir yol gittik. Etrafımızdaki ağaçlar azalmaya ve dağlık ve kayalık alanlar ortaya çıkmaya başlamıştı. Anlaşılan karanlık diyara yaklaşmıştık.
"Ne kadar yolumuz kaldı, Mike?"
Sona kalan Element Sürücüsünün adı buydu. İyi birine benziyordu. Arkadaşlarını kaybettiği için pek konuşmuyordu.
"Tepenin arkasında Sayın ELÇİ'm."
Bu cümleyi duyduğuma sevinsem mi üzülsem mi bilememiştim. Taşları kurtarmak için gelmiştik. Tepenin arkasında ne olduğunu bilmiyordum. Ama önemli değildi.
Sonuç olarak taşların yanına gelmiştik.
"Biraz sonra atları bırakmamız gerekecek. O yüzden yanınıza alabileceğiniz şeyleri azaltın. Zaruri ihtiyaçlar dışında geri kalan her şeyi atlarla bırakacağız."
Otoriter bir sesle konuşan Nicolas'ın sesinde hafif hüzün vardı. Az önce yaşananlar kolay değildi. Gördüğümüz şeyleri her bünye kaldıramazdı. Önümüzde canlı canlı insanların yendiğini görmüştük. Bunlar doğal değildi.
Kayalıklardan yukarı çıktığımızda hepimiz durduk. Ve atların üzerinden indik.
"Bu muhteşem!"
Kris'in sesi hepimizin zihnini doldururken karşımızdaki manzara ise bizi büyülüyordu. Karanlığın en siyah tonu ve morun en parlak tonu birbirine karışmış önümüzdeki uçsuz bucaksız uzanan zemini kaplıyordu. Etrafında tek tük ağaçlarda olsa hepsi yanmıştı. Mor renk siyah zeminde ve taşlarda adeta kan taşıyan damarlar gibiydiler. Yanıp sönen ışıkları vardı.
"Fazla bakmayın. Ruhunuzu ele geçirebilir."
Kris'in uyarısıyla kendimi bu güzel ama tehlikeli manzaradan aldım. Buraya geliş amacımız taşları kurtarmaktı.
"Mike, ne tarafa doğru gideceğiz?"
Kris cevap almak isteyen bakışlarla soruyu sorduğunda bakışlarım hemen Mike'i buldu. Gayet sakin görünüyordu.
Mike gözlerini kapattı ve derin bir nefes alarak ellerini öne doğru uzattı. Ve ellerinden mavi bir ışık çıkararak etrafı resmen dokunarak aradı. Ardından gözlerini açtı. Gözleri de aynı elleri gibi masmavi parlıyordu. Ürkütücü bir görüntüydü.
"Bu taraftan gideceğiz, Kral Kris."
Eliyle bulunduğumuz yerin tam karşı tarafını işaret ediyordu. Fakat karşımızda hiçbir şey yoktu.
"Emin misin?"
Tedirgin bakışlarla Mike'a baktığımda, Mike gayet sakin bir şekilde bana baktı.
"Elbette, ELÇİ'm. Adımdan emin olduğum kadar eminim."
Sözleri bana güven verse de karşımdaki manzara zıt düşünmeme sebebiyet veriyordu.
"Atlarla devam edeceğiz."
"Öyle görünüyor Kris."
Nicolas'ın Kris'i onaylaması beni biraz heyecanlandırsa da hala birbirlerine karşı olan soğuklukları aynıydı. Ama ilerlemeye kaydedeceklerdi. Buna bütün kalbimle inanıyordum.
"Peki ya gerçekten taşları bulamazsak? İşte bunu düşünmek dahi istemiyorum."
Nicolas'ın bu cümlesi benim tepemi attırmaya yetmişti.
"O zaman düşünmek istemediğin şeyleri dile getirme ve şu lanet olasıca çeneni kapa!"
Sesim bütün arazide yankılanırken Mike, Nicolas ve Kris korku dolu gözlerle bana bakıyorlardı. Yüzlerinde ifade tek kelimeyle dehşetin habercisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KERB ELEMENTLERİ 2 - SAVAŞÇI
FantasyTaşlar Mandıragora Cadısı tarafından çalındı ve düzen yıkılmak üzere! Savaş başladı. Hiç kimse başka birine acımıyor! Mutlak güç için her birey savaşıyor! İhanetler. Gizli kalmış sırlar. Komplolar ve daha bir çok gizem gün yüzüne çıkıyorken birbirl...