118 10 0
                                        

14. Bölüm

İki ay geçmişti. Hastaneden çıkıp evimize dönmüştük. Yeni evimizi kutlamak için bir yemek vermemiştik. Veremezdik. Taehyung'un haftada bir olan kontrolleri ayda bire düşmüştü. Okullar açılmıştı ama Taehyung bir yıl dondurmaya karar vermişti. Ben de onunla birlikte dondurmak istediğimi söylesem de izin vermemiş kendini resimlerini çizdiği odaya kapatmıştı. En kötüsü de oradayken içeri kimseyi almıyordu, beni bile.

Her gece sarılarak uyuduğumuz yatakta uyuduğumu sanıp sessiz olduğunu düşünerek ağlayalı iki ay olmuştu. Bilmiyordu ki o ağlamaktan yorgun düşüp uyuyakaldığında onun o masum yüzünü izleyip ben ağlamaya başlıyordum. İçine kapanmıştı. Benimle her ne kadar eskisi gibi konuşmaya çalışsa da bunu beceremiyordu. Bunun için de ayrıca kendine kızdığını düşünüyordum. Yoksa konuşma sırasında yumruk yaptığı elinin hiçbir açıklaması olamazdı.

Kapıya geldiğimde derin bir nefes aldım. Yine kendini kapattığı o odada olacaktı. Bense onu bekleyecektim odamızda, her zamanki gibi. İçeri girip ayakkabılarımı çıkardım. Ceketimi asarken duyduğum metal sesleri duraksamama neden oldu. Mutfaktan geliyordu. Sessizliğe gömülmüş bir ev beklerken metal sesine eklenen mırıldanmalar benim mutfağa yol almama neden oldu. Büyülenmiş gibiydim. Mutfak eşiğine geldiğimde yüzünde ufak bir tebessümle şarkı söyleyip yemek hazırlayan bir Taehyung, olmasını bekleyeceğim en son şeydi. Buzdolabına döndüğünde beni fark edip durdu. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Beni korkuttun. Ne zamandan beri oradasın? Seni duymadım." dedi işini yapmaya devam ederken. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu ve ben bunun iyi olup olmadığını çözemiyordum. Ocağın başına geçip tencereyi karıştırırken kendime engel olamayıp arkasına geçtim. Kafamı omzuna yerleştirip belini sardığımda irkildiğini hissettim.

"Seni özledim." Yemeğin altını kapatıp bana dönmeye çalıştı. Bense kollarımı sıkılaştırıp buna engel oluyordum. Çocuk gibi mızmızlanmaya başladığımda kıkırtısını serbest bıraktı ve ben uzun zamandır bunu duymamış olmanın verdiği heyecanla kollarımı gevşettim. Eh, bunu fırsat bilen Taehyung da hemen kollarımın arasında döndü. Yanağıma hafif bir öpücük kondurdu.

"Bugünün gerçekten de farkında değilsin değil mi Kookie?" demesiyle kaşlarımı çattım.

"Bugünün nesi varmış ki?" O tabakları masaya yerleştirirken ben de çıkardığı şarap bardaklarını koyuyordum. Bugün ne olmuştu ona?

"Cidden hiçbir şeyden haberin yok. Seni bu kadar mı kötü etkiledim?" Vücudunu bana döndürdü. Yüzünde oluşan buruk tebessüm içimde bir yerlerin sızlamasına neden oldu. Şu an iyi gibi görünüyor olabilirdi ama içten içe pişman olduğunu hissediyordum. Ardından kendini hemen toparladı ve yüzüne çapkın bir gülüş yerleştirdi. Hayal görmüş gibiydim.

"İstersen şarabı akşama saklayalım. Bunun için daha erken değil mi?" dedi tek kaşını kaldırırken. Beni masayla arasına alıp az önce yerleştirdiğim bardakları alıp tezgâha bıraktı. Saniyelik olarak yaşanan bir olay olsa da hızlanan kalbim nefes alışlarımı arttırdı. Arkası dönük olmasına rağmen sarsılan omzundan Taehyung'un güldüğünü anlayabiliyordum. Yemekler tabaklardaki yerini aldığında sandalyemi yavaşça çekti.

"Bu yemekte bana eşlik etmeyi kabul eder misiniz, efendim?" Kıkırdayarak çektiği sandalyeye oturdum. Doğrusunu söylemek gerekirse bu hallerini özlemiştim.

***

Saatler ilerlemiş ve biz salonda sarmaş dolaş bir şekilde koltuğumuza oturmuş film izliyorduk. O kadar planlı hareket ediyordu ki sanki her şey planlanmış gibiydi. Yaslanmış olduğum göğsünde kıpırdanınca belimdeki ellerini sıkılaştırdı. Burnunu saçlarıma gömmeden önce ise enseme ufak bir öpücük bıraktı. Ona seslenmek için kafamı çevirdiğimde çalan zille şaşırdım. Kimseyi beklemiyorduk öyle değil mi? Taehyung söylenerek ayağa kalkarken bense filmi durdurdum. Bir şeyler mırıldanıyordu ama uzak kaldığımız için anlaşılmıyordu.

I Miss You/TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin