175 15 2
                                    

FİNAL

Jungkook uyanmıştı. Hemşireler bizi odadan çıkarmıştı ve hemen gelen doktor da içeri girip kontrollerini yapıyordu. Ben onlara parmaklarının oynadığını söylediğimde beni o kadar da ciddiye almamışlardı ama Jungkook bana geri dönmüştü. Odanın önünde bir sağa bir sola yürürken içim kıpır kıpırdı. Uzun zamandır bu anı bekliyordum. Gergin olduğum için kolye haline getirip boynuma taktığım Jungkook'un yüzüğüyle oynuyordum. Sesini duymuş olmama rağmen her şey rüya gibiydi. Hyunglar ise kenardaki oturaklara oturmuşlardı. Odada ağlayan Jimin şimdi sakinleşmişti. Kapının açılması hemen ileri atıldım.

"Doktor hanım, durumu nasıl?" Gözlerimin heyecandan istemsizce büyüdüğünü hissediyordum. Doktorun yüzünde oluşan gülümseme ise içimi rahatlatmaya yetmişti bile.

"Bunları odamda konuşmak isterdim ama siz eşinize kavuşmak için çok sabırsızsınız. Beşinci ayımızı doldurmaya yakın hastamız kendine geldi sonunda. İlk kontrollerden yola çıkarak söyleyecek olursam bir sorun görünmüyor. Hafızasında hiçbir problem olduğunu düşünmüyorum. Tabi genel taramalarını da yapmadan geçmeyeceğiz, her şeye karşı." Derin bir nefes aldı. Beklenti dolu gözlerimden dolayı gülmeye başladı. Bir an önce içeriye girmek istiyordum çünkü. O boşlukta kafamı yana çevirdiğimde Namjoon hyungun arkamda yer aldığını fark ettim. Sanırım bir şey olursa diye kendince önlem alıyordu. Dikkatim başlayan konuşmayla tekrar doktora çevrildi.

"O da sizi sorup yanında istiyorken size engel olmanın bir anlamı yok. Bir iki gün daha burada sizi misafir edeceğiz. Ayrıca hastamız uzun süre hareketsiz kaldığından dolayı fizik tedaviye başlamamış gerekiyor. Şimdi daha fazla uzatmayayım. Birbirinize kavuşun bir an önce." Önünde saygıyla eğilip teşekkür ediyordum sürekli. Doktor elini omzuma koydu ve destek olmak amacıyla hafifçe sıkıp uzaklaştı. Bense içeride beni bekleyen sevgilime kavuşmak için daha fazla vakit kaybetmemeye karar verdim.

İçeri girmemle bakışları zaten kapıda olan Jungkook'la göz göze gelmem bir oldu. Yatakta yatan o olmasına rağmen öyle bir gülüyordu ki sanki hiçbir yaşamamış gibiydi.

"Jungkook." diye seslendim ona doğru ilerlerken. Beni duyduğunu bilerek adını söylemek bambaşka hissettiriyordu. Sanırım uzun süre buna devam edecektim. Boğazını temizleyip karşılık verdi.

"Taehyung." Sesini net bir şekilde duymanın verdiği mutlulukla sıkıca sarıldım iyice küçülen bedenine. Bir an önce ona kilo aldırmam gerekiyordu. Yoksa her sarılışımda hissettiğim kemiklerinden dolayı ağlamaya başlayabilirdim. Hem bu konuda Jin hyungun da bana yardım edeceğinden emindim. Jin hyung demişken... Onlar içeri girmemiş miydi? Jungkook'tan ayrılıp geriye bakacağım sırada telefonuma gelen mesaj sesi buna gerek kalmadığını kanıtlar gibiydi. Mesaja baktığımda ise bu düşüncemden emin olmuştum. Jimin, daha sonra ziyarete geleceklerini şimdi ise tek başımıza özlem gidermemizi istemişti. Eh, Jungkook'a onu çok sevdiklerini söylememi istediğini de özellikle yazmıştı.

Ben telefonla ilgilenirken Jungkook serumun olduğu tarafa kaymış ve benim yanına uzanmam için yer açmıştı. O bana koca koca açtığı gözleriyle bakarken bunu geri çevirmek imkansızdı. Bunu isteyen de yoktu zaten. Telefonu cebime yerleştirdim ve dikkatlice yanındaki yerimi aldım. Nefes alış verişlerinin düzensizliğinin beni bu kadar mutlu edeceğini bilemezdim. Veya bu detaylara bu kadar dikkat edeceğimi tahmin etmemiştim ama yüz yüze kaldığım durumlar beni bunlara mecbur etmişti. Onu az kalsın kaybediyordum ve bunun düşüncesi bile çıldırmam için yeterliydi.

"Taehyung." diye pürüzlü sesiyle seslendi. Ellerimizi iç içe geçirirken cevapladım.

"Jungkook."

I Miss You/TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin