Jimin beyimiz hasta olduğu için bugün ki şoförlüğünü ben yapmıştım ve cidden çok çalışmıştı. Her gün mü böyleydi cidden bilmiyorum aslında şuana kadar 3 kere şoförlüğünü yapmıştım. Diğer ikisinde şirkete bırakmış ve sonrası bir kız ile buluşması için restorana götürmüştüm fakat bu sefer ki öyle değildi, neredeyse üç dört tane şirkete uğramış toplantılara girmiş ve kendi şirketinde ki işleri halletmişti.
Şu anda yukarıda uzanıyordu ben de ona kahve ve kurabiye yapmıştım yorgunluğunu gidermesi için. Yaptıklarımı tepsiye koyup yukarı adımladım, kapıya tıklayıp beklemeye başladım. Tanrım, kokusu buraya kadar geliyordu bu kapının önüne çok kez gelsem de içeriye hiç girmemiştim Jungkook ile yaşlarımız yakın olmasına rağmen biz yabancı gibiydik. "Hey sana diyorum" sorar bakışlar ile karşılaştığımda kendime sövmeyi sonraya bıraktım. "Özür dilerim, sadece... kahve ister miydiniz?" Dedim elimi biraz öne götürerek bir süre elime ve yüzüme baktı sonrasında karar vermiş olacak ki konuşmaya başladı "içeri koy" dedi. İçeri koy, içeri.... merak ettiğim o içerisi, kapıdan odaya doğru adımladığımda odanın genel olarak beyaz rengine hakim olması beni şaşırtmıştı ben daha çok koyu renkler bekliyordum Jungkook'un zevki öyle gibi duruyordu ama yanıltmıştı oda da koyu olan tek şey siyah yatağı idi. Masasının üzerinde bir kaç dosya defter laptop ve stres öldürücü ballası vardı. Elimdekileri masanın üzerine koydum. Arkamdan gelen ses ile irkilmiştim ben Jungkook'u cidden unutmuştum. Dönüp ona baktığım da her zaman ki asilliği üzerindeydi beyaz t-shirt giymemeliydi yasak konmalıydı ona, üzerine tam oturuşu kaslarını ortaya çıkarmıştı yine ve yine mükemmeldi. "Beni ve odamı süzmen bittiyse uyuyacağım da?" Demişti ve ben bu dediği ile çok utanmıştım. "Özür dilerim iyi geceler" diyip kendimi dışarı attığımda yüzümde saçma bir gülücük kalbimde ise dört nala koşan atlar vardı.
Değişik fakat mükemmel bir hissin sen Jungkook bana ilk defa böyle hissettiren kişisin sen.
Seni seviyorum JK....
Mutfağa su içmek için gelmiştim fakat hafif bir baş dönmesi yaşamıştım yine o yüzden oturup biraz geçmesini bekledim. Son zamanlar başım dönüyordu ve midem bulanıyordu, hamile olamayacağıma göre yorgunluktan oluyordu. Henüz gecenin bir yarısı idi ve benim uykum vardı yavaşça yerimden kalkıp mutfaktan çıktım.
Yavaş hareketlerim sonucunda yatağıma ulaşmış ve yatmıştım. Uyumak cidden çok güzel bir duyguydu, yatağa yatıp yorganına sarılmak ve uyumadan önce o gün içinde olanları düşünüp kafanı boşaltmak, hatalarını bulmak, kendine ders çıkartmak hatta bazen düşüncelerinizin sonunda kendinizi bazı yaptığınız şeyler için takdir bile ediyorsunuz. Ya da sadece sakin bir müzik dinlemek ben sadece Jungkook'u dinlemek istiyordum o güzel sesini duymak beni rahatlatıyordu.
Huzurlu hissediyorum o konuştuğun da veya şarkı söylediğinde sesinde buluyordum huzuru, onda buluyordum benim huzurum Jeon Jungkook'tu.Ne zaman severdi beni? Ya da sever miydi? Birbirimizin olur muyduk? Ben de onun huzuru olabilir miydim? Yoksa sadece rüyamda görebileceğim şeyleri mi söylüyordum? Bu masal mutlu son ile bitmeyen masal mıydı? Öyle olmamasını diliyordum, mutlu son olsun istiyordum. Sevilmek istiyordum, huzuru olmak istiyordum, onu istiyordum. Fakat hayat benim önüme kocaman taşlar seriyordu, yarın aşık olduğum adamın ilgilendiği kıza hizmetçilik yapacaktım. Böyleydi işte sen seversin, seversin, sevmeye devam edersin... Ama sadece sevmek ile kalırsın. Böyle bir durumdaydım, zor bir durumda, can yakan bir durumda.
Yine de seni istiyorum ve seni seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
But I Still Want You / Taekook
Short StorySen beni görmesen bile ben hâlâ seni istiyorum. Ben seni, çok.