"...bana bir kez daha -her zaman değil, istemem de her zaman- ama bir kez daha 'sen' de bana."
***
"Milena, Milena, Milena... Adından başka bir şey yazamıyorum. Yazmalıyım ama! Bugün şaşkınım, yorgun ve sensizim Milena..."
**
"Yaşam beceriksizce hazırlanmış bir tören yemeğini andırır, kişi sabırsızlıkla bekler çerezi, oysa asıl yemek, o büyük kızartma, sessiz soluksuz yenmiştir bile..."
***
" 'Her şeye rağmen' deyimi bu mektuba gerekirdi işte, deyimin kendi de güzel, değil mi? 'Rağmen' de bir çatışma var, oysa 'her şey' de bir yok oluş."
***
"Kenidimi taşıyamayacak kadar ağırım ama sizler için bir tüy gibi sayılırım."
***
"Birlikte geçireceğimiz bir gelecekten neden söz ediyorsun, Milena? Olmayacağını bildiğin için mi?"
***
"Hep unutuyorsun Milena: Biz seninle yan yana durmuş, yerde yığılı kalan varlığımı seyrediyoruz; ama kendimi seyreden ben, cansızım artık."
***
"Birlikte yaşayabileceğimiz başka şeyler vardır belki; yeryüzü bir sürü 'belki'lerle dolu, ne yazık ki, ben bilmiyorum."
***
"...'İki kişinin yetersizliği' sözünü iyi anlayamamışsın. Şunu anlatmak istemiştim: Ben kendi pis yaşamımda yaşıyorum, bu beni ilgilendiren bir şey. Ama seni de çekersem bu pisliğin içine, o zaman iş değişir; değil yalnız sende yok olacağımdan, buna aldırmam, çünkü başkasında yok olmam onu ilgilendireceğine göre, beni üzmez; üzücü yanı: kendi pisliğimi sende görür, pis olduğuma büsbütün inanırım -üstelik- kurtuluşum daha da güçleşir. Güçleşir de ne demek? Kurtulamam! İşte bu, ölüm terleri döktürüyor bana..."
***
"...özlem için edilen gürültü patırtı kadar büyük değil özlemin ta kendisi. Saçma bulacaksın, ama değil! Bak: 'En çok seni seviyorum.' diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki. 'Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla.' dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki. 'Sizin sevmeye gücünüz yetmez.' demiştin bana Milena; 'insan'la 'hayvan'ın arasındaki ayrıntıyı ortaya koymaya yetmez mi bu?"
***
"Ah, dönmeliyim, karanlığa dönmeliyim Milena, dayanamıyorum güneşe."
***
"Belki de sütle tereyağ değil de, sen gerekiyorsun bana?"
***
"'Ya hep, ya hiç' sözü, ne büyük bir söz! Ya benimsin, ya değilsin. Benimsen, sorun yok, her şey iyi demektir ama değilsen, yitirirsem seni... Kötü olmaz. O zaman hiçbir şey olmaz, o zaman hiçbir şey yok demektir... Ne kıskançlık kalır, ne üzüntü, ne sıkışma, hiç, hiçbir şey."
***
"...uyuyamıyorum; uykusuzluğum bundan demek istemiyorum, çünkü yalnız ezgiden yoksun olanlara uyumayı sağlarmış üzüntü; gene de uyuyamıyorum ben."
***
"...inanamıyorum yazdıklarınıza sevgili Milena! Beni, yalnız ben inandırabilirim galiba. Öğretmenler, genellikle öğrencilerinin kendilerine vermiş oldukları cevapları yeterli bulmazlar. Oysa, bir öğrenci, öğretmeninin ona öğrettiklerinden daha fazlasını nereden bilebilir ki?"
***
"Seni kaybetmekten o kadar çok korkuyorum ki Milena! Bazen düşünüyorum da; eğer gerçekten insanlar mutluluktan ölebilselerdi, benim çoktan ölmüş olmam gerekecekti. Ama ben aksine, mutluluk sayesinde tekrar hayata döndüm..."
***
"Sana çok ihtiyacım var, inan. Buluşabilirsek şayet, bu yüz yüze gelmemizden önceki son mektup demektir. Aylar sonra ilk defa gözlerim bir işe yarayacak seni görerek."
***
Böylesine bir aşka şahit olmak sayfalar boyu, gerçeği sorgulamak, dogmatik düşüncelerden sıyrılmak... Uafcık bir kitaba sığdırılmış kocaman bir aşkı okumak, paha biçilemezdi. Bir kez bitirince okumayı, insanın aklına hakim olan düşünce; 'acaba atladığım daha neler vardı kim bilir' oluyor bir derecede. Kafka'nın aşkına yüzümü dönüp, şapkamı çıkarıyorum ve kendi çıkardığım bu alıntıları buraya yazarken kapıldığım duygu selinden etkilenerek, kitabı yirminci kez okumaya gidiyorum. Hoşçakalın!
-kedipijamalikiz