Timsah Sokak Şiirleri (Murathan Mungan)

374 3 0
                                    

"...aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken"

***

"Yıllar sonra bir kitabın sayfalaı arasına saklanmış olan o kayıp penayı bulduğum,

              böyle bir andı

sanki bir pena değil, bütün yaşadıklarımız dökülüverdi bir kitabın sayfaları arasından

            bulunmuşun ışığında yeniden parlayan

Gitarı öğrendiğim ilk pena bu, diyordun. Uğurum.

Ev içinde oradan oraya saklayıp duruyordun. Bir gün kaybettin onu ve nereye koyduğunu bilmiyordun. Bir kayıp, her şeyin adı oldu birdenbire. Her şeyi bir kayıpla açıklıyor, beni ve dünyayı suçluyordun. Senin için ev, yemini avından saklamış bir tuzaktı artık. Kendine ve tuzağına sığamıyordun. Eski şarkılarını beğenmiyor, eskisi gibi çalıp söyleyemiyordun. Küsmüştün gitarına. Sanki hayatındaki bütün olmamış şeylerin anahtarıydı artık o kayıp pena;gölgesi aramızda bir ay tutulması gibi durdukça, azalıyorduk birbirimizden. Sen küstüklerinden ve vazgeçtiklerinden yapılma bir yabancılığa boşalan bakışlarla yürüyordun. Yüzleşmekle kolaylaştıramadığın hayatını bahanelerle maskeliyordun. Hırslarına feda ettiklerinle gün günden uzaklaşıyordun kendinden. Penayı bir bulsan, sanki Eddie Van Halen olacaktın yeniden. Sayıklar gibi arıyordun. Jimmy Hendrix, Ritchie Blackmore, Loe Satriani, Eric Clapton, Pete Townshend, Tony Iommi, Gary Moore, K. K. Downing; ama nereye koyduğunu bir türlü hatırlayamıyordun. Cinnete benzer bir gecede altını üstüne getirmiştin evin. Yoktu. Ertesi gün sen de yoktun.

         Her şeyim sende kaldı, dedin çok sonra. Penam da.

 Çocukluğunu anar gibi hüzünle gülümsedin boşluğunu benim kapladığım uzak bir dalgınlığa. Yarım kalmış sesin ve gitarınla.

 O evden taşındığım günlerde rastgele bir kitabın sayfaları arasından birdenbire kucağıma düştü bu pena.

 Bunca yıl sonra, yalnızca bir zarfa koyup göndermek istemedim sana. Bir şiiri olsun istedim. Başın dizlerimde beni dinlediğin günlerdeki gibi bir şiiri,

                                bunca yıl saklandığı bir kitabın içinden düşerken bu kitaba"

***

"daha az seviyorum seni

giderek daha az

unutur gibi seviyorum

azala azala

aramızdaki uzaklığın karanlığında"

***

"...paramparça ediyorsun

anonim solgunluğunda

bir zamanlar benim olan her şeyi

ne hakkın vardı buna?"

***

"...Ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum

Ne tuhaf, vaktim olmazdı

...şimdi ne zaman yalnız kaldığımı düşünsem

yalnız olmadığımı kanıtlamak istiyorum kendime

...yalnız olduğumu anlamam için beni hiç yalnız bırakmadınız"

***

"...gün günden seyreldi içim

unutmaya başladım

unutmaya başladım

telefon da evdeki herhangi bir eşya gibi

gelip yerleşti gündelikte yerine

eşyanın zamanla nasıl uysallaştığını

en çok ayrılıklar öğretti bana

kapılar yeniden kapı

basamaklar yeniden merdiven oldular"

***

"...belki çok sonra anlayacaksın içindekileri

ama şimdi okuyorsun"

***

"İstersen bana uğra, ya da, Akşama buluşalım, ölmeden yapacak çok iş var."

***

"geçmişi dinliyordum

alıntılarla"

***

"biz nasıl yarım kaldıysak

birbirimizden ve hikayemizden

bu da böyle kalsın kendi kusurlarıyla

belki bir sonrasında

başka olur her şey

bende hiç dinmeyen

          devam duygusuyla"

***

Bir kayıp pena idi, ilhamının kaynağı, belki ait olduğu özne, belki ait olduğu anı, belki geçmişinin en büyük keşkesi, söyleyemedikleri, hep içinde biriktirdiği, bunca zaman o kalabalık gürültüde sustukları... Ama bir şey var ki: Zamanla gelen o uyuşukluk, o alışılmış duygunun yavaşça yerini hissizliğe bırakması sadece anıların üzerini örten tülden bozma bir battaniye gibiydi. Dakikalarca, belki de fark etmeden saatlerce üzerine yattığın kolunu artık hissetmeyişin, ancak ufacık hareketinde varlığından hiçbir şey eksilmediğini sana hatırlatmasıyla bile bilebilirdik bunu. 

Murathan Mungan bunu ne güzel bilmiş.

Bazen ya bilirsin, ya da 'bilirsin'. İşte ikisinin arasındaki farkı anladığın an, sen de tırnak içinde bilirsin.

Eh, bu da benden size gelsin. İyi bilmeler.

-kedipijamalikiz

Kahveli SayfalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin