"Tren kalkar. Kadın trende oturmaktadır. Yorgundur, ama uyanık. Trendedir, ama hiçbir yerdedir. Aynı zamanda her yerde. Trenin penceresinden dış dünyanın değişen biçimleri görülür."
***
"Çocuk: Ağlıyor musun büyükanne?
Büyükanne: Hayır, gözlerim akıyor.
Çocuk: Gözyaşlarına alışık olduklarından."***
"Trendeki kadın. Saatine bakıyor.
Kadın: Uzun süre ölüm döşeğindeydi. O yavaşça ölürken ben yavaşça büyüyordum.
Kadın gözlerini kapatır."
***
"Dilini bilmediği bir ülkededir. Yugoslavya'da. Şöför onu otogarda bırakır. Otogara gelmesinin ne kadar sürdüğünün farkında değildir. Niş otogarı. Bir yığın otobüs. Bir yığın yolcu. Köylüler. Küçük burjuvalar. Öylece durur. Her insana yabancıdır. Kendisine bile. Tek başına bir yere gitmeye gücü yoktur. Herhangi bir şeye dayanmayı dener. Ona daha az yabancı olan herhangi bir şeye. Bu kahredici yabancı dış dünyadan daha az yabancı olan bir şeye..."
***
"Tüm ince duyguların, tüm bağlılıkları, kendini verme isteğini bir tutukevinde gibi ağır bir yük gibi yüreğinde hapsetmek zorunda bırakılmıştı."
***
"Yaşanacak bir yaşam vardır. Binilecek bisikletler var. Yürünecek yaya kaldırımları ve tadına varılacak güneş batışları vardır."
***
"Her yolun bir yenisine çıkması ne kadar iyi... Sonsuz dünyada bir ağ. Dünya kadar büyük. Gene de dünya kadar küçük."
***
"Kadın: Seni seviyorum Rainer. Neden bilmiyorum. Seni ilk kez annenin kollarında ondört günlük bir bebekken gördüm. Konuştuğum dillerin hepsini biliyorsun. Benim için hem çocuk hem de yetişkinsin. Tıpkı kendimi de hissettiğim gibi... Sen yaşamın kendisisin. Ölümsün de. Tıpkı kendimi hissettiğim gibi,
Müzik susar. Martılar haykırır."
***
"Rainer: Seni şimdiye kadar birinin anladığına inanmıyorum.
Kadın: Ne ilk ne ikinci kocam anladı. Belki bir tek kızım anlamıştır. O hep 'insan görürken düşünüyor. belki de düşünen aslında gözlerdir.' diyor. Daha dokuz yaşında bile değil.
Rainer: Onun için korkmuyor musun?
Kadın: Hiçbir şeyden korkmuyorum.
Rainer: Bu gücü nereden alıyorsun?
Kadın: Hiç'ten. Ölümden. Ben sonu kendime başlangıç yaptım."***
"İnsanları öldüren kader, onları görebilmemiz ve gözlerimizi bu cesaretlerle doldurabilmemiz için bizi sorumlu kılıyor. Korku, alışılagelmiş korku, kaçış değil. İnsan gerçeği kavradığı için utanıyor- işte gerçek önümüzde. Her ceset sen, ben ya da biz olabiliriz. Arada hiç fark yok. Eğer yaşıyorsak, bunu bir başkasının kirletilmiş cesedine borçluyuz. Bu nedenle her savaş bir iç savaştır. Her şehit, yaşayan canlıya benzer ve ondan ölümünün hesabını sorar."
***
"Susulan her şeyi, büyüyen ya da ölmekte olan, ölmüş olan her şeyi daha doğru anlatmalıyım, daha yoğun yaşamalı, ve daha çok öne çıkartmalıyım. Her nesneyi, her canlıyı, herhangi bir insanı, her gördüğüm şeyi yaşanmışa çevirmeliyim, derinleştirmeli, yaygınlaştırmalı, rüzgarlar gibi esmesini, yağmurlar gibi yağmasını sağlamalıyım, kendimi canlı ya da cansız, doğmuş ya da doğmamış olarak göreceğim o ufacık noktanın sonsuzluğuna kadar. Kendi aldığım bu kararla ölümü de büyütmeliyim. Yaşamım, ölümüm tüm yaşamı, tüm aşkları ve tüm ölümleri kapsamalı."
***
"İnsan olabilmek bambaşka bir olgu. Şans, cesaret istek gerektiren bir olgu, özellikle dünyada başka hiç kimse yokmuş gibi yalnız kalabilme cesaretini gerektiren bir olgu..."
***
"Kadın küvette. Yorgun. Yorgunluktan banyoda boğulacak gibi. Nefes alma zorluğu çeker. Kendi varoluşu, dünyanın tüm varoluşu ile birlikte yük olmaktadır. Yorgundur. Banyodan çıkar. Bir havluya sarınır. Şimdi yalnızdır. Yalnız kendiyle birliktedir. Sakinleşmiş gibidir. Yeniden yatağa uzanır."
***
-kedipijamalikiz