"Bir an için gözünü yumsan, arkana dönüp başka bir yana baksan, önünde duran şeyin ansızın kaybolduğunu görüyorsun. Hiçbir şey kalıcı değil; kafalardaki düşünceler bile. Kaybolanı aramaya kalkışarak boşuna zaman harcamamak gerek. Herhangi bir şey bir kere kayboldu mu, gitti gider."
***
"Şurası kesin: Açlık duygusu olmasa, yaşamayı sürdüremezdim. İnsan olabildiğince az şeyle yetinmeye alışmak zorunda. Ne kadar az şey istersen o kadar azla yetinebilirsin. Gereksinimlerin ne kadar sınırlıysa o kadar iyi. Kent insanı bu duruma getiriyor. Düşüncelerini tersyüz ediyor. Yaşama isteği yaratıyor, aynı zamanda da yaşamını elinden almaya çalışıyor. Bundan kurtuluş yok. Ya becerirsin ya beceremezsin. Becerirsen gelecek defaya gene becerebileceğine güvenemezsin. Beceremezsen, bir daha asla beceremeyeceksindir."
***
"...Ayrıntıları sorma bana. Anlattıklarım sana yeter. Yeter de artar bile. Senin ne düşündüğünü bilmiyorum, ama gerçek sorun acımasızlık değil asla. Burada en kolay parçalanan şey insanın yüreğidir."
***
"Bu da böyle başlıyor demek ki, çabalarıma rağmen. Sözcükler, artık onları bulamayacağımı sandığım anda geliyor aklıma. Onları bir daha kullanabileceğimden umudumu kestiğim anda. Her gün aynı çaba, aynı boşluk, hep aynı unutmak -hemen ardından- unutmamak isteği..."
***
"Hiçbir şey istememek, diyordum kendi kendime, hiçbir şeye sahip olmamak, hiçliğe kavuşabilmek. Bundan daha iyi bir çözüm düşünemiyordum. Sonunda benim yaşamamla bir taşın varoluşu arasında hiç fark kalmadı."
***
Her gün görmeye alıştığımız, hatta öyle alıştığımız ve tüm bu alışmışlık nedeniyle görmezden geldiklerimizi gün yüzüne çıkaran kitap, karanlık geleceği sunan kitap. Bitince umutsuzluğa kapıldığınız kitap. Her şeye rağmen okumaya değer kitap. Başlayınca kendini hemen okutan kitap. Anna Blume'nin kenti, "son şeyler ülkesi".
-kedipijamalikiz