Abdullah bin Cahş (radıyellâhü anh)
Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) , Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) 'in halası Ümeyme’nin oğluydu. İslam davetinin ilk günlerinde iman safına girdi. Böylece şimşekleri üzerine çekmiş, müşrik gruptan gelecek her türlü eza ve cefayı peşinen kabul etmiş oluyordu.
Hidayete erdiği sıralarda en büyük tepkiyi en yakınlarından görmüştü. İnanç ve âdetlerine körü körüne bağlı olan Mekkeliler, atalarının dinini terk edenlere büyük bir düşman kesilmişlerdi. Abdullah bin Cahş (radıyellâhü anh) da müşrik hücumlarına maruz kalan bir iman eriydi. İmanı uğrunda her nevi sıkıntıya razıydı. Fakat tazyikler haddi aşınca, Habeşistan’a giden Müslüman kafileye kendisi de katıldı. Beraberinde ailesi, iki kardeşi ve hemşireleri de bulunuyordu. Bir müddet orada kaldıktan sonra Hicret hadisesini duyunca Mekke’ye döndüler, oradan da Mediye’ye hicret ettiler.
[1]Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) genç yaşında iman davasının fedakâr erleri arasına girmiş zeki, dirayetli ve cesur bir insandı. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bazı mühim hizmetlere Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) ’ı gönderiyordu.
Hicret’in 2. senesiydi… Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi vesellem) bir gün Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) ’a şöyle bir emir verdi:
“Yarın sabah okunu, yayını, kılıç ve teçhizatını alarak yanıma gel!”
Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) hazırlığını yapmış, sabah namazından sonra silahını kuşanarak erkenden Hane-i Saadet’in kapısı önünde beklemeye başlamıştı.
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) , Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) ’ın emrine askerî bir müfreze teslim ederek onlara kumandan tayin etti. Eline de bir mektup vererek, yola çıktıktan iki gün sonra, istenen yere varınca açmasını tembih etti.
Mekke’ye doğru yola çıkan Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) , “Nahle” denen mevkiye varınca mektubu açtı. Mektupta neler yapacağı, nasıl hareket edeceği yazılıydı. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) kendisini, Kureyşlilerin durumunu keşfedip tetkik etmek üzere göndermişti.
Bir müddet sonra Kureyş’e ait bir kafileyi gördüler. Bu kafile cihad için hazırlık gören Kureyşlilere malzeme ve erzak taşıyordu. Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) kervana baskın yaparak bütün mallarını ele geçirdi. Bu seriyyede ele geçen ganimet, Müslümanların aldıkları ilk ganimetti.
[2]Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) ’ın tek gayesi, Allah Resûlü’nü hoşnut etmek, onun sevgi ve rızasını kazanmaktı. Bu sevgi her şeyin üstündeydi. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) kendisini bu hizmet için gönderdiği sırada sormuştu: “Abdullah! Dünyada en çok özlediğin şey nedir?” Abdullah’ın tek düşüncesi vardı. Cevap verdi: “Benim dünyada en büyük gayem, Allah ve Resûl’ünün sevgisidir. Gözümde başka bir şey yoktur.” İşte onu yücelten sır burada yatıyordu.
Abdullah bin Cahş (radıyellâhü anh) , sulh zamanında hak din uğrunda çok büyük hizmetlerde bulunduğu gibi, cihadanlarında da cengâver bir mücahit ve bir kahraman idi. Uhud cihadı hazırlıkları yapıldığı esnada, Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) ilk öne atılanlardandı.
Ordu yola çıkmış, “Şeyheyn” denen mevkiye gelmişlerdi. Müminlerin annesi Ümmü Seleme (radıyellâhü anhâ) , Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) 'e bir kapta üzüm suyu getirmişti. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bir miktar içtikten sonra geriye kalanını Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) ’a uzattı.
Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) şıranın tamamını içip bitirdi. O anda bir arkadaşı yaklaşarak Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) ’a sordu: “Sabahleyin içeceğin suyun nerede olduğunu biliyor musun?” Şehadet şerbeti Abdullah (radıyellâhü anh) ’ın burnunda tütüyordu:
“Ben,” dedi, “ancak Rabb’ime kavuşunca şerbete kanarım. O’na kavuşmak, benim için iyice susadığımda, suya en mükemmel şekilde kanmaktan daha hoştur.”
[3]Bu arzusuna nail olmak için Allah Teâlâ ’ya yalvarmış, şehadeti istemişti. cihadbaşlamış, arslanlar gibi müşriklerin üzerine yürüyordu. Bir ara elindeki kılıcı kırılıverdi. Bunu gören Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) , yerden bir hurma dalı aldı, kendisine verdi ve onunla çarpışmasını söyledi. Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) cihada onunla devam etti. Karşısına azılı ve güçlü bir müşrik dikildi. Abdullah’ın buna karşı koyması zordu. Vakit tamam olmuş, duası da kabul edilmiş olacak ki, müşrikin bir darbesi Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) ’ın cennete uçmasına kâfi geldi.
cihad sona ermişti. Müslümanlar ölü ve yaralıları tespit ediyorlardı. Müşrikler, şehit Abdullah (radıyellâhü anh) ’ı tanınmayacak hâle sokmuşlardı. Bütün âzalarını kesmişler, perişan hâlde bırakmışlardı. Bu hâl Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) 'i çok üzmüştü. Daha sonra Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) , Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) ’ı, dayısı Hazreti Hamza (radıyellâhü anh) ’yla birlikte defnetti. Bu sırada Hazreti Abdullah (radıyellâhü anh) 40 yaşında bulunuyordu.
[4]ALLAH TEÂLÂ ondan razı olsun. Ruhu şâd, kabri cennet olsun.
Rabbimiz bizleri şefaatlerine nâil eylesin.
ÂMÎN .KAYNAK :
[1]Tabakât, 3: 89.
[2]Sîre, 2: 252-256.
[3]Tabakât, 3: 8.
[4]Üsdü’l-Gàbe, 3: 132.HAYRINI GÖRÜN İNŞÂEالله
ÂMÎN.HAYRLA KALIN.
RABBİME EMANET OLUN.
SELÂM VE DUA İLE.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Sahabeler (Asr-ı saadet'te ki yıldızlar⭐)
EspiritualPEYGAMBER EFENDİMİZ'İN (SALLALLAHU ALEYHİ VESELEM) yaşadığı döneme ASR-I SAADET denir. İnsanlık tarihinin en saadetli zamanları o dönemde yaşanmıştır. Bu sebeple bütün MÜSLÜMANLAR hangi zamanda yaşarlarsa yaşasınlar o kutlu Asra özenir , o kutlu asr...