Harabeler arasından ilerlemeye çalışan halk ve askerler elindeki her şeyini kaybetmiş henüz 23 yaşındaki genç krallarına hüzün içerinde bakıyorlardı.Ancak Polonius sinirli ve birazda endişeli bir şekilde yoluna devam ediyordu. Hektor ve kraliçe yeni yeni sakinleşen küçük bebekle birlikte kralın arkasından geliyorlardı.
-Hektor, buraya gelir misin?
-Hemen geliyorum efendim.
Hektor,kraliçenin yanından ayrılarak surdaki harabeden kralın dışarıya baktığı döküntülerin üzerine çıktı.
-Buyurun efendim.
-Asi kamplarını bulmak için gönderdiğimiz birliklere haber gönder başta Kamerona giden büyük birliğimiz olmak üzere hepsi geri dönsün.
-Hemen birilerini ayarlıyorum kralım.
Hektor komutanın yanına gider gitmez hemen peşinden iki atlı Ark dan gidiş yollarının temiz olup olmadığını kontrol etmek için ilerledi. Serbian ordularının Ateş ejderinin öldüğünü fark etmeden uzaklaşmaları gerekiyordu.☆☆☆
Artık harabelerin arasından çıkıp ormanda ilerlemeye başlamışlardı. Büyük kayıp almalarına rağmen hala yüksek sayılarda sivil halk ve ordu topluluğu ile ilerledikleri için ormanda hareket etmek çokta kolay olmuyordu; hatta iki tanede ejder yumurtası taşıdıklarından her an oluşan saldırı riski dahada artıyordu. İstikametlerini güney Yunanistan ve orta Yunanistan'ın tam sınırında bulunan Atina'ya çevirmişlerdi. Atina ile eski müttefik olduklarından yardım alabileceklerini düşünüyorlardı.Birkaç arama birliği'de onlara katılmıştı.Ancak hala Kameron'daki birlikten haber alınamamıştı.
☆☆☆
-Koç başını getirin!!!
Kameron surlarındaki Ark askerleri tüm güçleriyle surun dev tahta kapısını açmaya çalışıyorlardı. Koç başı ve kapıya geçirdikleri halatlarla açmaları uzun sürmedi.
-Kapıyı sabitleyin! 50 kişi burada kalsın geri kalanlar beni takip edin!
Sayıları 500 e yakın Ark askerleri 450 kişiyle çok çok uzun zaman önce yıkılmış,yağmalanmış ve lanetlenmiş olan yüzlerce yıllık Kameron'a girdiler. Polonius'un en sadık komutanı ve askerleri zifiri karanlıkta birkaç meşale ile birlikte önlerini görmeye çalışıyorlardı. Tek bir ses bile yoktu,askerler yanındaki askerin nefes alış verişini bile duyabiliyorlardı.Karanlıkta biraz daha ilerledikten sonra birkaç yüz metre ilerilerinde loş bir ışık gördüler.
-Bunlar Asi'ler olabilir. Sessiz olun.Ayrılmayın saldırı pozisyonunda ilerliyoruz.
Ark askerleri sessizce ışığın 50 metre yanına kadar yaklaştıktan sonra komutanın el işaretleriyle verdiği talimatlarla dağılıp 4 bir yandan ışığın etrafını çevirdiler. Ancak etrafta kimse gözükmüyordu.
-Kahretsin herhalde gittiler!
-Hayır hiç zannetmiyorum hemen gitmeliyiz. Diğerleri nerede?
-Bilmiyorum efendim şuradaki evin oradan gelmeleri gerekiyordu.
-İki kişi onları çağırsın. Toparlanın hemen gid...
Komutanın sözlerini kesen ona doğru hızlıca yaklaşan genç bir Ark askeri idi. Elindeki geniş çuvalı dikkatlice getiriyordu.
-Efendim!Efendim! Şuna bakmalısınız!
Asker yavaşça kucağındaki çuvalı yere koyup katlanmış ağzını açtı. Aradıklarını bulmuşlardı sonunda.
-Bunlar yumurtalar! 5 ide burada ancak biri parçalanmış!
-Tebrikler asker! Asiler uzakta olamaz yumurtaları çabuk kapıdaki askerlerle birlikte Ark a yollayın!
-Emredersiniz!
15 kadar asker yumurtalarla birlikte hızla Kamero'nun dışına çıkıp ve oradaki askerlerle birlikte yıkıldığından habersiz oldukları Ark'a toparlanmaya başlarlar .Orada kalan askerler ise çeşitli yerlere saklanıp Asileri beklemeye başlarlar. 10 dakika,15 dakika. Beklerler ancak kimse gelmez.Ve o anda komutanın yanındaki askerin tam kafasına bir ok isabet eder. Ancak o Ark'ın büyük bir kumandanıdır.Onu büyük Lee olarak bilirler. Tabi ki bir pusu ihtimalini göz önünde bulundurmuştur. Ayağa kalkar ve mevkilerinde gizlenmiş olan asi askerlerine karşı kalkan duvarı pozisyonunda saldırı emri verir. Asilerin okçuları umarsızca Ark askerlerini ok yağmuruna tutmaya başlamıştır bile. Lee askerlerini yavaş adımlar ile asi okçularının üzerine doğru marş adımları ile götürüyor ve giderek yaklaşıyordu. 10 metre'den az bir süre kaldığında ise Lee:
-Pozisyon boz! Saldırın!
Bütün ark askerleri kalkanlarını indirip okçularla aralarında kalan o kısa mesafeyi'de koşmak için hareketlendi ancak öncüler 2 adım atmıştı ki dibi kazıklarla dolu bir hendeğin dibine yuvarlandılar. Lee ve Ark askerleri şaşkına dönmüştü. Daha fazla saklı asi okçusu dört bir yandan çıkarak bütün Ark askerlerini acımasızca katletmeye başladılar. Lee yere düşmüş hayal kırıklığı ve şaşkınlık içerisinde kaçan askerlerini izliyordu.Kaçan askerler bağırıyordu;
-Koşun kapıdakiler ayrılmadan onlara yetişelim!
Lee,savaş alanından kaçmayı başaramayan son askerinin'de yere düşüşünü izledi ve ayağa kalktı.Asilerden büyük bir grup kaçan askerleri kovalamak için atlarına bindiler ve son sürat harekete geçerler. Bu sırada Lee ona yavaş adımlarla gelen bir grup asiye bakar ve umutsuzca üstüne çullanan askerler ile savaşır.Oracıkta sayısız kılıç darbesinin altında can verir.
Hızla Kameron'un kapısına ilerleyen askerler kapıdakiler tam ayrılacakken yetişirler. Gelen o korkak askerlerden biri bağırarak;"Vakit kaybetmeyelim hadi gidelim!Peşimizdeler!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asiler Ve Asiller
Fantasyİki sınıf birbirine asla denk görülmemiştir. Belkide bu bir hataydı... Asil bir kral olan Polonius ve asi bir asker olan Mel,ortak kader uğruna neleri göze alabilirler? Sürükleyici bir fantastik maceraya hazır olun! Hikaye gidişatı:Bir asi bir asil...