13.Bölüm:Dün yarından yakın

32 4 0
                                    


Mel,sanki yüksek bir yerden düşüyor gibi hissediyor,gözlerini açmaya çalışıyor ama başarılı olamıyordu.Bir süre sonra ayaklarının yere bastığını hissetti.Gözlerini güçlükle açmayı başardı.Etrafına baktı.Bu Serbian'a ilk getirildiğinde yemek yediği büyük salondu.Salonun köşelerinde bir çok insan oturuyordu. Altın zırhlı gardiyanların tuttuğu bir kapı vardı. Bu kapının çıktığı yol,köşedeki insanların tam ortasından geçerek gidiyordu.Yolun sonunda muhteşem 2 taht vardı. Tahtın üstündekiler kral ve kraliçe olmalıydı.Mel durdu ve seslendi.

-Neredeyim ben?Neler oluyor?

Meli kimse duymamış gibiydi.Dahada ilginci kimse görmüyordu.

Ardından altın zırhlı askerlerden birisi öne çıkarak elindeki kağıdı okumaya başladı.

-Barış konferansının katılımcıları.Ark 'dan kral Theoldran,oğlu prens Reus ve torunu prens Polonius. Atina'dan kral Shorl ve kızı prenses Artemis.

Mel,asker bunu söylerken zırhını inceliyordu. Zırhdaki arma sanki asi armasına benziyordu.Asker sözlerini bitirdikten sonra dev kapı açıldı ve içeriye korumalar ile birlikte takdim edilen kişiler girdi. Tahtta oturan kral ayağa kalktı ve selam verdi.

-Kral Theoldran ve kral Shorl, Serbiana hoş geldiniz.

Poloniusun büyük babası kral Theoldran öne çıkarak selam verdi.

-Hoş bulduk, kral Daxos.

Taktim törenin ardından solandaki kalabalık askerler tarafından boşaltıldı ve önceden hazırlanmış masa tekerlekli bir mekanizma sayesinde salonun ortasına getirildi ve sandalyeler kuruldu.Bir süre yemek yedikten ve samimi bir konuşmanın ardından, kral Daxos ayağa kalktı.

-Misafirlerime tekrardan hoş geldiniz demek istiyorum.Bugün 48.sini düzenlediğimiz yıllık barış konferansında toplanmak,babalarımız ve onların babalarını onurlandırıyor olmalı.Yıllardır bu diyarlarda büyük devletler arasında savaş olmadığı gibi küçük sorunları da el birliği ile çözüyoruz.Bunun için hepinize minnettarım.Şerefe!

Masadaki herkes kadehini kaldırdı.Ancak küçük Polonius'un içmesine izin verilmiyordu.Ondan birkaç yaş büyük Artemis ise ilk defa şarap içiyordu.Tadını pek beğendiği söylenemezdi.

Tam herkes yemeğine devam etmek içine önüne dönmüşken salonun büyük kapısı ağır ağır açıldı.Mel bütün bunları bir köşeden sessiz bir şekilde izliyordu.İçeriye siyah zırhlı ve sarı saçlı bir adam girdi.Yavaşça masanın birkaç metre kadar yakınına geldi ve durdu. Kral Daxos öfkeyle ayağa kalktı.

-Tyrone! Sen burada ne arıyorsun?

Mel bunun Daxosun,küçük tahttan muaf kardeşi olduğunu biliyordu.Ancak nasıl bildiğini kendisi bile anlamamıştı. Tyrone, yavaşça kralın önünde eğildi ve geri doğruldu.

-Böldüğüm için kusura bakma kardeşim.Ama ben zaten buradaydım ve sen her zaman ki gibi beni görmezden gelmeye devam ettin.

Şu ana kadar gayet sakin şekilde hareket eden ve konuşan Tyrone birden hiddetlendi.

-Konuşmanı dinledim!Evet barışı getirdiniz!Ama savaş gereken zamanlarda!Güçlü olan taraf için soy kırım yaptınız!Sırf başka düşman edinmemek için,sırf savaşta adam öldürmemek için savaş başlamadan katlettiniz!Sırf benden büyüksün diye kıçını o tahta koydular. Ama sen beni hep hor gördün.Ve ben artık buna katlanamıyorum.

Tyrone, sözlerini bitirdikten sonra kapıdan içeriye Mel'in aşina olduğu şu anki Serbian ordularının armasını bulunduran kara zırhlı askerler,ellerinde kılıçlarla salona daldılar.Odadaki altın zırhlı korumalar da kılıçlarını çekip masadakileri korumaya başladılar.Ancak yeterli olmayacaktı.Krallar Theoldran,Shorl ve Daxon da bu savaşa katıldı. Theoldran oğlu Reus a dönerek.

Asiler Ve AsillerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin