Nehrin akan suyunun ve kuşların sesleri,güneşin ilk ışıkları ve yeni pişmiş et kokusu onu sancılı uykusundan uyandırmıştı.Başında feci bir ağrı vardı.Etrafına bakındı.Bir at arabasında gibiydi.Ancak araba hareket etmiyordu.Sürücü bölümüne baktı.Kimseyi göremedi.Göğüsünde derin bir yanık izi vardı.Mel olanları yavaş yavaş hatırlamaya başladı.Ama buraya nasıl gelmişti?İnce bir kadın sesi onu bu düşüncelerden sıyırdı.
-Sonunda.Biraz daha uyusan ölülerin nasıl nefes aldığını merak etmeye başlayacaktım.
Ateşin başında et pişiren bu kız ona tanıdık geliyordu.Bu onu zindandan alıp yıkayan kızlardan biriydi.Elinde anahtarı tutan o güzel kız.
-Sen?Sen o sun!Beni zindandan çıkaran kız.
-Evet,ayrıca konuşabiliyorum.
-Neredeyim ben?
-Aç olmalısın 2 gündür uyuyordun.Sorularını sonra sorabilirsin.Önce gelip biraz tavşan yemek istemez misin?
Mel bu insanların kendisini kafası karışıkken beslemesinden sıkılmıştı.Ama gerçekten de açtı.Kızın ona uzattığı bir bütün tavşanı aldı ve yemeye başladı.Yemek yerken hiç konuşmadılar.Kız yemeğini bitirdiğinde kılıcını bilemeye başladı.Mel de yemeğini bitirmiş tam kıza soru soracakken, kız ondan önce davrandı.
-Git şu nehirde bir yıkan.Çok kötü kokuyorsun.Sonra yola çıkmalıyız.Gideceğimiz yer uzakta.
-Nereye gidiyoruz?
-Yıkan gel yolda her şeyi anlatırım.
Mel,nehre gidip hızlıca kızın ona verdiği sabunla yıkandı ve bir bez parçası ile kurulandı.Ardından kıyafetlerini giyip kamp alanına geri döndü. Mel yıkanırken kız bütün eşyaları toplamış gitmeye hazırdı bile.Sürücü bölümündeki boş yeri işaret ederek;
-Hadi atla.
Mel at arabasına bindikten sonra kız atları harekete geçirdi ve yola düştüler.Biraz engebeli patika bir yolda ilerliyorlardı.Kız,Mel'e dönerek;
-Bu arada benim adım Aurora. Adımı sormadan önce başka sorulara öncelik vereceğini bildiğimden söylemek istedim.Ben senin adını biliyorum.
-Haklısın sorulacak öyle çok soru var ki.
-İstersen ben sana bildiklerimi anlatayım.Hem tek tek sorma zahmetinden kurtulmuş olursun.
Mel şaşırmıştı. Aurora,ona yardım etmeye hevesli gibi gözüküyordu.
-Bildiğim kadarıyla sen önemli bir adammışsın.
-Ben mi saçmalama?
-Lafımı kesme ve dinle lütfen. Cron,Nyral ile haberleşerek seni ve parşomeni Serbiana sokmanın bir yolunu buldular.Ancak ordu hakimiyeti Nyral da olmadığı için bunu bir istihbarat sızıntısı gibi gösterdiler. Ardından size pusu kurması için Tyorne 'nun adam göndermesini sağladı.Sen ve parşomen,Serbian'a getirilirken yolda gizlice birliğe sızıp parşomeni aldım.Sen Serbian a getirildiğinde aslında Nyral seni eski bir yaver olarak gösterecek güzel bakılmanı sağlayacaktı.Ancak Tyrone, ele geçirilen esirlerin özellikle parşomenin bulunduğu kişiyin yani senin zorla konuşturulmanı emretti.Bu yüzden ayrı bir yer de kaldın.Çünkü parşomen seninle ele geçirilmişti ancak ben çaldığım için yok olmuştu.Yerini senin bildiğini sanıyorlardı ve bu sebeple işkence gördün.Seni zindandan çıkardığımız gün konuşmamamız gerekiyordu çünkü her ne kadar sabahın erken saatleri ve orada bizden başkası olmasa da Tyrone,zaman zaman Serbian da konuşulanları duyabilir.Tabi ki kara büyü ile.Ancak kadimin gözünün bulunduğu odada duyamıyor ve göremiyor.Bizde şuan bize kadimin gözünü vermiş olan elf şamanı Urtha ya gidiyoruz. Hergovalyon'a.
-Ama ben bayılırken içeriye gardiyanlar girmişti.
-Evet onlardan sonrada kız kardeşlerim ve ben girdik. İki gardiyanı da öldürdük ve gizlice cesetleri gömdük.Kız kardeşlerim Shirn ve Nish,kendileri ikizler.Nyral'ın yanında Serbiandalar. Ben ise sana eşlik ediyorum.Eğlenceli değil mi?
-Yani siz şimdi kimsiniz?
-Nyral,kral Daxos'un eski fikir babası.Ben ve kız kardeşlerim ise Daxos'un kızlarıyız. Tyrone, babamı destekleyen halkın çoğunu katletmek istemedi.Çünkü şehre insan gücü gerekiyordu.Bu yüzden ayaklanma olmaması için iyi niyet göstergesi olarak beni ve kardeşlerimi hayatta bıraktı.
-Peki Tyrone,Serbianı ele geçirmek için kullandığı orduyu ve o devasa alfayı nereden buldu?
-Onu kimse bilmiyor.Kara askerlerden hiç birini şahsen yakından tanıyan yok.Alfa ise eski kafesten daha derin bir mahzende tutuluyor.3 hafta önce Tyrone, alev ejderhasının başka bir alfa doğurması ihtimali yüzünden Ark'a saldırdı.Ancak Ark alfayı yaralamış diye duydum.3 haftadır her gün Tyrone, elinde bir kitap ile gece yarısı alfanın kafesine gidiyor.
-Onu takip mi ediyorsunuz?
-Tabi ki. Gizlenme konusunda üstüme yoktur.
-Elfler neden size yardım ediyor?
-Çünkü kara büyü kullanıldığı sürece kadim diyar Hergovalyon'da yıkım başlıyor.Eskiden elfler taraf tutmayan ve savaşta gerekli gördüğünde saf dahi değiştirebilen bir topluluktu.Ayrıca savaşta'da çok iyiydiler.Ama amcam tahta çıktığından beri Hergovalyon ve şamanları teker teker hayatını kaybediyor.Çünkü onlar yaşam güçlerini büyülerden alıyorlar.Ve kara büyü onlar için vebadan farksız.Şimdilerde ise güvenilmez olarak anılıyorlar şamanların orduyu savaşa götürecek gücü olmadığından kötü bir şanları oluştu.Arada sırada birkaç birlik paralı asker olarak iş yapıyor hepsi bu.
-Bana biraz Cron hakkında bildiklerini söyler misin?
-Neredeyse unutuyordun değil mi?Kendisi eskiden babamın en iyi ve en sadık askerlerinden birisiydi. Tyrone,Serbian'a saldırdığında canını zor kurtararak kaçmış.Ancak kaçarken eski alfanın,Ark'ın alev ejderhasından önceki çiftleşmesinden bir yavru almış.Ardından,Tyrone'un barış düzenini bozduğu bu dünyada köylülerden ve halktan bir asi ordusu kurması uzun sürmedi.
-Demek su ejderhasını böyle almış.Peki alfa daha önce hangi ejderha ile çiftleştirilmiş?
-Bunun bir önemi yok alfa'nın yavruları her elementten doğabilir.Ancak elf'lerin toprak ejderhası ile büyük babam Enor tarafından bir antlaşma çerçevesinde birleştirilmiş.Antlaşmada doğan yumurtalar 2 ye bölünerek her iki tarafta eşit sayıda yumurta teslim edilecekti.Toprak ejderi maalesef sadece 4 yumurta bırakabildi.1 tanesi asilerin elindeki su ejderhası,diğeri ise Serbian düşerken Tyrone'un alfası tarafından katledildi. Tyrone,elflerin babama olan bağlılıklarını bildiğinden,Serbianı aldıktan sonra Hergovalyona saldırdı.Alfa,elflerin toprak ejderhasını öldürdü ve 2 yavrudan biri olan yavru toprak ejderhasını da öldürdü.Ancak diğer yavruyu asla bulamadı. Elfler,Hergovalyona saldırıldığında son yavrunun kargaşa arasında kaçtığını söylüyorlar. Tyrone onlara inanmıyor.Bu yüzden sık sık Hergovalyonu denetlemesi için kara muhafızlarından bir birlik gönderir. Umarım o birliklerden birine yakalanmayız.Ayrıca su ejderhasının da asilerin elinde olduğunu öğrendiğinde büyük bir minator ordusu göndermiş ama başarılı olamamıştı.
-Evet o saldırı olduğunda bende oradaydım.Yani su ejderhasını yeni öğrendi öyle mi?Ama bundan da önemlisi daha önce parşomen,Kameron'dan alınmış. Aksi takdirde eski alfa ve toprak ejderinin yavruları doğamazdı.Peki neden Kamerona geri götürülüp bırakılmış?
-Çünkü parşomen Kameron'dan uzun süre uzak kalırsa dünyadaki bütün ejderhalar güçsüzleşmeye ve hastalanmaya başlıyorlar. Elflerin yaşam güçleri büyüler olduğu gibi ejderhalarında yaşam gücü Kameron'da saklı.Ve bu parşomeni Kameronun kalbi gibi düşün uzun süre oradan uzak duramaz.Ve şu sıralar uzun süredir orada yok. Nyral, elflere parşomeni götürmemizi istedi bu yüzden buradayım.Ama bilmediğim bir şey var.Sen neden geliyorsun?Hazır lafı açılmışken nerede şu parşomen bakmak istiyorum.
Mel,birkaç saniye Aurora ya ne cevap vereceğini düşündü.Ama sonra göstermesinin daha kolay olacağına karar verdi. Kıyafetini araladı ve göğüsünü açtı.
-Nyral bana parşomeni verdiğinde alev alarak göğsümden içeriye girdi.Sanırım geliyor olmamın nedeni bu.
Aurora şaşkınlıkla bir Mel'e birde göğsündeki koca yanık izine baktı ve sonra yola döndü.
-Sanırım benimde senden dinlemem gereken çok şey var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asiler Ve Asiller
Viễn tưởngİki sınıf birbirine asla denk görülmemiştir. Belkide bu bir hataydı... Asil bir kral olan Polonius ve asi bir asker olan Mel,ortak kader uğruna neleri göze alabilirler? Sürükleyici bir fantastik maceraya hazır olun! Hikaye gidişatı:Bir asi bir asil...