4.Bölüm / Şaka

532 39 0
                                    

Ji Yun'un dediği şeylerden sonra ağlamaya başlamıştım istemsizce. Koşarak yanında ayrıldım ama nereye gideceğimi bilmiyordum. Yanımda yedek kıyafetim bile yoktu. Şu üzerimdeki elbiseden bir an önce kurtulup Jaebeom'a haddini bildirmek istiyordum. Gerçi ne yapabileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Dışarı çıktığım an yanıma şirketten tanıdığım bir kız, elinde poşetle bana doğru koşuyordu. Yanıma geldiğinde bu yedek kıyafetleri Jaebeom'un gönderdiğini söyledi ve gitti. Artık ona güvenmek istemiyordum ama başka çarem yoktu. Lavaboya gidip, poşeti açtım. içinde eşofman takımı vardı. Üzerimdeki elbiseyi çıkartıp, poşettekileri giydim. Elimdeki elbiseyi ne yapacağımı bilmiyordum. Zaten makyajın bu haldeyken ve bu kıyafetlerleyken bir daha salona dönemezdim.

Lavabodan çıkınca karşımda Jaebeom'u buldum. İçimden bağıra bağıra küfürler saydırmak geçse de susmam gerekiyordu. En azından şimdilik.

Jaebeom: Y/N iyi misin? dedi. Kendimi tutamayarak sert bir tokat attım. Yanağını tutarken bana bakıyordu. Ne diyeceğini beklemeden yanından ayrıldım. Bir taksi tuttum ve elbiseyi kuru temizlemeye verdim. Yarın sabah erkenden gelip alacaktım ve Ji Yun'a verecektim. Madem bugün veremiyordum bari temiz olsun düşüncesiyle yapıyordum bunu. Bugün nasıl uyuyacaktım veya uyuabilecek miydim bilmiyordum ama yarının olmasını hiç istemediğimden çok emindim.

****

Sabahleyin normalde olduğundan daha erken kalktım. Direkt kuru temizlemeye gittim. Zaten elbise hazır bir şekilde beni bekliyordu. Aldım ve hemen şirkete doğru yol aldım. Elbiseyi bir an önce vermek istiyordum.

Nihayet şirkete vardığımda Ji Yun'un odasına girdim. Masasında evraklarla uğraşıyordu. Beni görünce hemen ayağa kalktı. Tam bir şeyler söyleyecekti ki sözünü kestim.

Y/N: Çok değerli elbisenizi dün veremedim, şimdi temiz ve paketli. Özür dilerim efendim, dedim. Ama alaycı bir tavır sergiliyordum. Paketi masasına bıraktım. Tam çıkacakken kolumu tutup kendisine doğru çevirdi.
Ji Yun: Özür dilerim Y/N. Dün söylediğim şeyleri öfkeyle, düşünmeden söylemiştim. Annemi 2 ay önce kaybettiğim zaman elimde onu bana hatırlatan tek şey bu elbiseydi. Lütfen beni affet.
Y/N: Önemli değil. Siz benim patronumsunuz. Benim kızmaya veya sinirlenmeye hakkım yok, dedim. Bu sefer gerçekten odadan hemen çıkmıştım. Ama belli ki üzülmüştü. Dün söylediği şeyleri hâlâ unutmamıştım ama bu iş böyle devam etmezdi. Ona gerçekten sinirlenmeye hakkım yoktu. Sonuçta bunu ona yaptırmaya zorlayan kişi Jaebeomdu. Her şey onun başının altından çıkmıştı.

Dün konuşmadığım Jaebeom'un odasına gittim hemen. Ona söyleyecek çok şeyim vardı. Pat diye girdim odasına. Beni görünce kafasını kaldırıp bana baktı.

Y/N: Sen ne yaptığını zannediyorsun? Neden o elbiseyi giymemem gerektiğini bildiğin halde bana verdin?
Gözlerim dolmuştu bunu söylerken.
Jaebeom: Özür dilerim Y/N. Ji Yun'un olayı bu kadar büyütüp, abartacağını hiç düşünmemiştim, dedi. Dün o elbiseleri neden verdiği ve kapıya gelip nasıl olduğumu neden sorduğunu almıştım. Çünkü o bile olayın bu kadar büyüyeceğini düşünmemişti. Ama bu ona olan öfkeli hâlâ dindirmemişti.
Y/N: Senin yaptığın o aptal eşşek şakası yüzünden ben ne hallere girdim haberin var mı acaba?
Jaebeom: Y/N özür diliyorum senden. Gerçekten bu kadar kafamın şişeceğini bilseydim hiç yapmazdım böyle bir şey, dedi. Hâlâ daha dalga geçmek peşindeydi. Böyle bir adamın, Ji Yun gibi bir adamla nasıl ortak olabildiğini anlayamıyorum.

Jaebeom'un söylediği son şeylerden sonra onunla aynı havayı daha fazla solumak istemedim. Kendimi bir an önce dışarıya atmıştım. Kendi odama gidip biraz iş yapmak istiyordum. Şirkete geleli birkaç gün olmasına rağmen yaşadığım atraksiyonları yıllık çalışanlar yaşamamıştır heralde.

Biraz gelen işlerle uğraştıktan sonra yemek molası vermeye karar vermiştim. Çıkıp biraz temiz hava almak iyi gelir diye düşündüm. Montumu aldım ve sokağın karşısındaki harika ramenciye gittim. Bütün ömrüm boyunca onların yaptığı yemekleri verseler razı olurdum. Gittim ve yer masalarından bir tanesine oturdum. Yüzümdeki tebessümden ne kadar mutlu olduğum anlaşılabilirdi. Ama bu mutluluğum karşıma hiçbir şey olmamış gibi geçip oturan Jaebeom'u görmemle sönmüştü. Bir de üstüne utanmadan sipariş veriyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlamak çok zordu.

Jaebeom: Neden öyle tuhaf bir şey görmüş gibi bakıyosun? Yaptığın hatayı telafi etmek için yemek ısmarlamak istiyordum ama kabul etmeyeceğini bildiğim için burda yakalamak istedim. Nasıl fikir? dedikten sonra göz alaycı bir şekilde göz kırptı.
Y/N: Gerçekten zekanıza hayranım. Keşke bunu iş üzerinde de kullansanız.
Jaebeom: Ohho bakıyorum da bizim çaylak laf sokmalarda kendini baya bir geliştirmiş ha.
Y/N: Sonucta patronum sizsiniz, dedim gülümseyerek. İstemsizce onunla konuşmak hoşuma gitmişti. Zaten çok laf edemeden yemeklerimiz gelmişti. Çok soğutmadan yemeye başladık.

Ji Yun'un Ağzından

Bugün, Y/N'ye yaptığım şeylerden çok pişman olmuştum. Kendisinden de özür dilemiştim ama bunun yeterli olacağını düşünmüyordum. Yemeğe çıkarsam zaten kendisi gelmek istemezdi. Kaç saattir odasında çalışıyordu. Rahatsız etmek istemedim o yüzden karşıdaki ramenciden yemekleri alıp şirkette yemek daha mantıklı gelmişti. Ama senaryo benim istediğim gibi ilerlemiyordu.

Tam restoranta girecekken gördüğüm manzara beni şok etmişti. Olduğum yerde kalakalmıştım. Jaebeom ve Y/N masada gülerek yemeklerini yiyorlardı. Y/N daha geçen gün Jaebeom'dan ne kadar nefret ettiğini söylüyordu gizli gizli ama şimdi karşılıklı oturarak sohbet ediyorlardı. Üstelik keyifleri de yerindeydi. Gördüklerim karşısında ne kadar üzülsem de bir şey demeye hakkım yoktu. Bu onların seçimiydi.

boss あ jaebeomHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin