"Bayan Catherine seni uyarmıştı!O sana demişti!"
"Sen bir şey görmedin!Ne istiyorsun ağzını kapalı tutmak için?"
Kargaşık fısıldaşmalar uyanmama sebep olmuştu.Derin nefes vererek yatakta dönmeye başladığım anda kapı kapanma sesi duydum.Gözlerimi açtığımda oda bomboştu.Yatakta oturarak gözlerimi ovuşturdum ve ayağa kalktım.
Duyduğum fısıldaşmaların gerçekte olduğundan emindim.Fakat Christian kiminle fısıldaşıyordu? Ve konuştukları şey neydi?
Günün daha yeni başlamasına rağmen aklımda çok soru turlar atmaya devam ediyordu.Üstümde sadece dün akşamdan kalan bir tişört ve altımda kilodumun olduğunu görünce,sandalyenin üzerinde duran üniforma eteğini geçirdim.
Kapıyı açarak yavaşça merdivenlerden inmeye başladım.Kendimi biraz rahat hissediyordum,Christian'ın verdiği sakinleştirici ilacı etkisini sürdürüyor olmalıydı.
"Tamam.Bu kadar şerefsiz olduğunu bilmiyordum ama,tamam.Senin dediğin gibi olsun!Annem gelmeden önce bunu hallet.Ben parmağımı sürmem."Christian'ın kızgın sesi mutfaktan duyuluyordu.Kiminle konuşuyordu o böyle?
Kaşlarımı çatarak hızlı adımlarla mutfağa girdim.Christian'ın arkası bana dönüktü fakat karşısında duran kişi Brad idi.Yüzü gayet ciddiydi fakat beni görünce gülümseyerek "Hey Veronica!"diye seslendi.Taburcu mu olmuştu yoksa?Bu kadar erken döneceğini bilmiyordum.Brad'e karşılıklı gülümsediğimde Christian arkasını hızlı bir şekilde bana doğru dönmüştü.Yüzü gayet ciddi ve duygusuzdu.
Bana dikkatlice bakan gözleri gözlerimin içine o kadar keskin bakıyordu ki,mutfakta ne işimin olduğunu anlatmakta yarar olduğunu anladım.
"Ben,-hızlıca mutfakta bahane olabilecek şeyleri araştırdıktan sonra buz dolabı parmağımla işaret ederek-su içmeye geldim.Umarım sizi bölmedim."dedim mahcup bir şekilde buzdolabına yaklaşarak.Brad neşeli bir şekilde "Yok hayır.Bu arada,başın sağolsun.-aniden ciddileşerek devam etti-yeniden...."dedi.Dudakları düz bir çizgi haline gelmişken benim içimi yeniden hüzün adlı duman kaplamıştı.Her hücreme kadar kaplamıştı içimi sanki.
Yutkunarak kendimi iyi göstermeye çalıştım "Sağol..."dedim kendimi çok pişman hissederek.Buzdolabının kapağında duran elimle kapağı açtım ve rafta duran suya uzanırken Christian bana seslendi "Veronica üzerini değiştir,Bay George ile buluşmamız gerekiyor."dedi mutafktan çıkmak için yol alırken.Su dolu soğuk pet şişeyi elimde tutarak "Ben hazırım böyle gideceğim.Podyuma çıkar gibi halde değilim."diye cevap verdim.
Dolaptan bir bardak almak için uzandığımda Christian başka odadan seslenmişti bana "Arabada bekliyorum."Sandalye gürültüsü duyduğumda başımı o yana çevirerek elimdeki bardağa su doldurmaya başladım.Brad sandalyeye oturarak bana bakmaya başlamıştı.Şişeyi geri buz dolabına koymaya koyulduğumda konuştu "Christian ile aranızda...."diyerek susmuştu.Su dolu bardağı elimde tutarak ona baktım ve "Hayır...Böyle bir şey asla düşünme."diyerek suyu yudumlamaya başlamıştım.
"Sadece adına endişe duyuyorum.Belki sen de herkes gibi..."yine cümlesini yarıda bırakmıştı.Ne demeye çalıştığını anlamıyordum fakat içimde bunların iyi olmadığını söyleyen bir 'hismetre' vardı.Ve şu an durumu gayet garip buluyordu.Ondan cümlenin devamını beklerken ayağa kalktı "Önemli değil boşver."diye söylendi sessizce ve bana doğru gelmeye başladı "Gözlerini zamanında açmaya çalış sadece.Tek tavsiyem bu."diyerek omuzlarını sıktı "Birinin bir numarası olmaya çalışma,birinin birtanesi olabileceğin insana bak."dedi ve gözlerime dikkatlice baktıktan sonra mutfaktan çıktı.
Elimde tuttuğum boş bardağı tezgaha bırakıp aklıma yerleşen yeni bilgileri sindirmeye çalışıyordum.Ne anlatmak istiyordu?
Hızlı adımlarla mutfaktan çıktıktan sonra dış kapıya yöneldim ve evden çıktım.Christian siyah arabasında beni bekliyordu.Hızlı bir şekilde arabaya yaklaşarak ön koltuğa bindiğimde araba hemen hareket etmişti. "Su içmek ne zamandan beri bu kadar uzun sürmeye başladı?"diye sordu Christian dikkatlice yola bakarak.Kafamı çevirerek yanımda oturan ciddi adama baktım.Dün benle kitap okuyan adamdan hiç eseri bile yoktu.
Ne olmuştu ona yine?Ben mi birşey yapmıştım?
"Brad'e neden bu kadar hızlı taburcu olduğunu sordum o yüzden biraz uzadı..."dedim yavaşça.Christian'ın yüzü olabilecek en ciddi şekillerden birini almıştı fakat şu an buna odaklanmak istemiyordum.Halledilecek çok işimiz vardı.
"Nereye gittiğimizi biliyorsun değil mi?"diye sordum yola bakarak.Christian derin nefes vererek "Sadece sessizce otur tamam mı?"diye kestirip attı.Kaşları çatıktı ve çenesi kasılmıştı.Artık gerçekten dayanamadığımı anlıyordum.Daha ne kadar çocuk gibi davranacaktı?Ve benim suçum ne?Bunların cevabını şimdi öğrenmek için iyi zaman olup olmadığını analiz etmeye çalıştım.Şimdi tam zamanıydı.
"Ben sadece neden böyle-"derken Chirstian eliyle uzanarak radyoyu son ses açmıştı.Cümlemin geri kalanı müzik sesiyle duyulamıyordu "davrandığını merak-ettim...Eh neyse."diyerek kafamı cama doğru döndürdüm.İçimde binlerce duygu barındırıyordum şu anda,pişmanlık,yas,hüzün,nefret,sevinç,kalp kırıklığı,aşk,merak,çaresizlik,depresyon...
Bir süre sonra emniyet müdürlüğünün önünde durmuştuk.Araba,park yerinde durur durmaz Christian hızlıca inmişti arabadan.Derin nefes alarak emniyet kemerimden kurtuldum ve arabadan indim.Kapı kapanınca Christian araba alarmını çalıştırarak sessizce Emniyet Müdürlüğü'nün girişine doğru yöneldi ve tabii ki ben de peşinden gidiyordum.
Sırtına bakarak onun kararlı ve sert adımlarını seyrediyordum.Neden bu kadar keskindi?Belki de beni istemiyordu.Evet! Anladım.O beni istemiyordu.Onunla dün konuştuklarımız da bana acıdığı içindi.Başka neden olabilir ki? İlk itiraf eden de bendim.Ah neden bu kadar salağım ki ben.
Artık her şey yerine durmuştu.
Christian ilk önce bana bir şey hissetse de benden soğudu,fakat bunu bana söyleyemedi çünkü,annemin ölümünü duyunca zaten çok yıkılmıştım.Ve o kalbimi daha da kırmamak için benim ona aşkımı itiraf ettiğimde bana karşılık verdi.
Artık Christian'ın bu hareketlerini analiz edebildiğimde Christian danışmadaki uniformalı bir adamla konuşuyordu.Yavaş adımlarla ona doğru yaklaştığımda Christian teşekkür ederek bir koridora yöneldi.Yönümü değiştirerek etrafımı süzdüm:Uniformalı onlarca polis,bir kısmı birbiri ile konuşurken bir kısmı telaşlı bir şekilde yer değiştiriyordu mekanda.Birbirine karışan farklı telsiz sesleri ise bu atmosferi çok sıra dışı yapıyordu.
Christian'ın her adımında klasik ayakkabısı fayansa çarparak ses çıkarıyordu,yürüdüğümüz koridor girişten ziyade çok sessizdi.Adımların sesi kesilince Chirstian bir kapıyı hafif tıkladıktan sonra içeri girdi ve benim girmem için kapıyı açık bırakmıştı.
Peşinden klimalı soğuk odaya girdiğimde,önümde uzun,üstünde onlarca evrak bulunan,ve başında elli yaşını geçen gözlüklü oturan bir masa gördüm."Merhabalar!"dedi Christian Bay George'ın elini sıkarak ve masanın önünde duran dört koltukların birine oturarak.Bay George Christian'ın elini bıraktıktan sonra bana döndü ve Christian'ın karşısındaki koltuğu işaret ederek "Buyurun."dedi.Yavaşça koltuğa oturduğumdaBay George bir şey arıyormuş gibi evrakları karıştırmaya başlamıştı.
Christian "Bay George...Anlaştığımız gibi olsun lütfen."dediğinde şaşkınca ona baktıktan sonra bakışlarımı Bay George'a çevirdim.Ne anlaşması?
Bay George bir evrak dosyasını eline aldıktan sonra "Aklımda hala Bay Christian merak etmeyin."dedi ve gözlüğünü çıkartarak bana baktı "Ben,daha doğrusu biz."diyerek Bay Christian'ı işaret edince Christian'a baktım.Yüzünü eğmiş ve alın altından bana dikkatlice bakıyordu.Bay George konuşmaya devam etti "Size detayların tümünü söylememeye karar verdik."Christian' gözlerimi çevirince gözleri sert ve vahşi halini bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Kutupları (Düzenleniyor)
Teen Fiction#Wattys2015 (+18 içerik bulunur.Midesi bulanabilecekler okumasın.) Babası rahatsız olan kızın liseyi bitirince anne parası yememek için kendisine bir iş aramaktadır.Ama bu seçimin onun bütün hayatını değiştireceğinden kendisi habersizdir.Zengin aile...