''Ya, kahretsin!''
Taehyung hızlandırdığı adımlarını yavaşlatıp olduğu yerde durduğunda, Jimin de arkadaşı gibi durmuş ve meraklı gözlerle ona bakmaya başlamıştı.
''Ne oldu? Bir sorun mu var?'' Taehyung baygın bakışlarını Jimin'e çevirip içinden kendine saydırmaya başlamıştı. Jimin ise Taehyung'un baygın bakışlarından hoşuna gitmeyen bir durum olduğunu anlamıştı.
''Paramı çantamda unuttum.'' dedi Taehyung omuzlarını düşürerek. ''Ama gidip almaya üşeniyorum.''
''Dert ettiğin şeye bak ya,'' diyerek güldü Jimin neşeli bir şekilde. ''Ben şimdi alıp giderim, sen de kantine git. Buluşuruz orada.''
Taehyung, bunun üzerine yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi ve sevimli arkadaşının yanağını sıktı. Çok seviyordu onu, bir çok insanın göremediğinin aksine çok güzel bir kalbi vardı ve Taehyung bunu görmeyi başarmıştı, Jimin onun gerçek dostuydu.
''Tamam, teşekkürler. Görüşürüz.'' Taehyung kıkırdayıp kantine doğru ilerlerken, Jimin aksi yöne doğru, merdivenlere gitmek üzere yürümeye başlamıştı. Eli Taehyung'un sıktığı yanağına gittiğinde, istemsizce derin bir iç çekmiş ve yanağına dokunan elin sahibinin Yoongi olduğunu düşünmüştü. Çok güzel ve tatlı gelmişti bu hayal ona, gözleri parlarken hızlı adımlarla merdivenlerden çıkmış ve üst kata ulaşmıştı.
Yoongi'nin ona dokunması yanaklarının ısınmasına neden olurken, sağa döndüğü an sınıfına giren Yoongi'yi görmesiyle gözleri kocaman açılmış ve sendeleyerek geri duvarın arkasına saklanmıştı.
Jimin derin derin nefesler almaya başlarken, kalbi sıkışmış ve biraz daha geç gelse Yoongi'nin sınıfına girdiğini göremeyeceği gerçeğiyle içini bir korku kaplamıştı. Gözlerini kırpıştırıp iyice duvarın dibine sinerek sınıfını gözetlemeye çalışırken, Yoongi'nin neden sınıfına geldiğini içten içe merak etmeye başlamıştı.
Olduğu yerden görünmüyordu sınıfı, sadece kapısı görünüyordu ve bu da Jimin'in hoşuna gitmiyordu. Yanından geçerken ona tuhaf tuhaf bakan insanları aldırmamaya çalışarak, biraz daha eğilerek bakmaya devam etti Jimin ama üzerinde dolanan gözleri takmamak onun için çok zordu. Utanıyordu ama, o sınıfa girmesi gerektiği için Yoongi'nin çıkmasını görmesi gerekliydi.
Saniyeler sonra Yoongi sınıftan çıkıp Jimin'in olduğu tarafa yürümeye başladığında, Jimin'in gözleri kocaman açılmış ve eli ayağı birbirine dolaşmıştı. Merdivenlerden koşarcasına aşağı inebilirdi, ama o kadar stres yapmıştı ki ne yapacağını bilemiyor ve olduğu yerde heykel gibi duruyordu. Doğrulup ne yapacağına karar veremeyerek etrafa boş boş bakınmaya başlarken, en sonunda hiç yapmaması gereken bir şeyi yapmış, Yoongi onun olduğu tarafa dönecekken Jimin de Yoongi'nin geldiği yöne doğru bir kaç adım atmış ve Yoongi ile karşı karşıya gelmelerini sağlamıştı.
Jimin'in utançtan elleri titremeye başlamıştı. Yoongi eğer onu farketmeyip bir kaç adım geri gitmese belki de çarpışacak kadar yakınlaşacaklardı, ki bu durumda bile Jimin'in kalbi yerinden fırlayacak oluyorsa çarpışsalar eğer yaşayabilmesi mümkün değildi.
Kalbi hıphızlı atıyordu Jimin'in. Yoongi kaşlarını çatmış ona bakıyordu, Jimin hem bakışlarının hem de duruşunun altında ezildiğini hissediyordu, ne olursa olsun öyle seviyordu ki Yoongi'yi kendine engel olamıyordu. Sarılsaydı bir kerecik ona, Yoongi'nin kolları onun minicik bedenini sarmalasaydı sıkıca, çok mu şey istiyordu sanki Jimin?
Yoongi eskiden olsa alayla bakardı ona, peşini bırakması için yine hakaret eder veya yanından geçip giderdi belki de. Ama hiçbirinin etki etmeyeceğini biliyordu, bu yüzden şimdi az da olsa bir merakla karşısındaki minik bedenin ne yapacağını bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
star in love with darkness ✔
FanfictionPark Jimin umutsuz bir âşıktı ve sevdiceğine hazırladığı minik hediyelerle ona mektuplar yollarken, acımasız Min Yoongi tüm bunları küçük görüyordu.