''Neden böyle yapıyorsun?''
Taehyung kolları arasına sığınmış bedeni daha da sıkı sarmalarken, Jimin hıçkırıklarına engel olmaya çalışıyor ve başını olabildiğince daha çok Taehyung'un boynuna gömüyordu. Taehyung çok gergin, sinirli ve üzgündü Jimin'in bu durumdan ötürü. Hâlâ tam olarak neden ağladığını anlayamamıştı, ortada ağlanılacak bir durum olduğunu düşünmüyordu.
''Bak, Jimin, sana ağlama demiyorum miniğim. Ağla ama nedenini söyle bana düzgünce, kaç dakikadır neden ağlıyorsun sen?'' Taehyung yavaşça Jimin'in saçlarını okşamaya başladığında, Jimin derin bir iç çekmiş ve kendisi de neden ağladığını tam olarak anlamaya çalışmıştı.
''B-ben...'' Jimin onca geçen dakikanın sonunda konuşma girişiminde bulunduğunda, Taehyung tüm dikkatini ona vermişti. ''Yoongi... O benden nefret edercesine sevmiyordu beni, bu yüzden asla düzgün bir iletişimimiz olmuyordu.'' Jimin gözlerini sımsıkı kapatıp, yorulan gözlerini dinlendirmeye çalıştı. ''A-ama bu mektuplar sayesinde az da olsa döküyordum içimi, konuşuyorduk hatta. Ve kim olduğumu bilmiyordu. Şimdi ise...''
Jimin başını kaldırıp Taehyung ile göz teması kurduğunda, Taehyung'un ciddi bir yüz ifadesi takındığını farketmişti ve bu da pek hoşuna gitmemişti.
''Şimdi ise b-beni tanıyor. Ne yapacağım ben?'' gözyaşları dökülmeye devam ederken, Taehyung ciddiyetinden ödün vermeyerek arkadaşının gözyaşlarını silmeye başlamıştı. Yoongi'den nefret ediyordu. Tüm benliğiyle, bu melek çocuğu üzdüğü için, ondan nefret ediyordu.
''Onu öldürmek istiyorum.'' diye fısıldadı Taehyung, parmakları Jimin'in gözünün altına yakın bir yerde duraksarken.
''S-saçmalama Taehyung.'' dedi Jimin burnunu çekerken. Taehyung bu sevimlilik karşısında gülmesine engel olamayıp kısa bir an güldükten sonra, yeniden eski ciddi hâline geri dönmüştü.
''Başka insan mı kalmadı dünyada ya? Gide gide o geri zekalıya mı âşık oldun cidden?''
''Geri zekalı deme ona!'' Taehyung Jimin'e 'ciddi misin' bakışlarından atarken, Jimin bakışlarını kaçırdı ve sakinleşmeye çalıştı. Bu günün geleceğini en iyi o biliyordu, ama bu kadar çabuk olmasını beklemiyordu ve hazırlıksız yakalanmıştı.
Nasıl okula gidecekti? Nasıl etrafta rahat dolanacaktı? Nasıl derslerine odaklanacaktı? Yoongi onu tanımıyorken her şey daha kolaydı Jimin için, ama şimdi kapana kısılmış ve boğulmuş gibi hissediyordu. Sanki gitgide kopuyordu karanlıktan, gökyüzünden. Gizlice saklanmıştı bir süre ait olduğunu düşündüğü yere, ama hiçbir şey sonsuza kadar sürmezdi ve Jimin biraz çabuk yakalanmıştı kötü kaderine.
''Tek istediğim daha iyi bir insan olabilmesiydi,'' dedi Jimin ağlamaklı sesiyle. Sarı saç tutamlarının kahkülleri gözlerinin önüne gelip göz kamaştırıcı bir şaheserliği oluştururken, ağladığı için kızaran gözlerinin bile bu görüntünün ortaya çıkmasına yardımcı olması pek adil değildi evren için. Min Yoongi bile bunun farkına varmıştı belki de, ama yaşadığı süre boyunca bozmadığı kuralları bu eseri görmesini engelliyordu.
''O ve iyilik? Güldürme beni Jimin. Sana söylediklerini ve başkalarına yaptığını hatırlamıyor musun?'' Taehyung'un kaşları çatıldı. Şu koskoca okulda Min Yoongi'ye boyun eğmeyen ve onu sevmeyen tek kişi olduğunu düşünüyordu.
''Ü-üzgünüm, ben bu kadar âşık olmuşken, vazgeçmesini bilmiyorum...'' Jimin arkadaşının gözlerine mahçupça bakarken, Taehyung saniyeler sonra gardını indirmiş ve dudağına minik bir gülümseme yerleştirmişti. Kendi kızıl saçlarını eliyle düzeltirken, alayla gülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
star in love with darkness ✔
FanficPark Jimin umutsuz bir âşıktı ve sevdiceğine hazırladığı minik hediyelerle ona mektuplar yollarken, acımasız Min Yoongi tüm bunları küçük görüyordu.