Final
Korku.
Neyden korkardı ki insan? Böceklerden, karanlıktan, veya herhangi kötü olduğu bir dersinin sınavından kötü not almaktan mı? Bunlar, onca kötü olay arasından aslında korkmamız gereken şeyler miydi? Bir insan âşık olmaktan mı korkmalıydı, yoksa âşık olabileceği kişinin onu bırakıp gitmesinden mi? Peki insanlar neden bırakırdı? Neden insanlar bırakmak zorunda kalırdı, insanlar neden bazen bu kadar düşüncesiz olabiliyordu?
Diğer insanların aksine, Park Jimin bırakmak istemiyordu. O, yaşamak, daha doğrusu karanlık gökyüzü olan Min Yoongi'de yaşamak istiyordu ve nefes almak istiyordu. Ama hayatın adaletsizliğidir ya, Jimin istediği şeye bir türlü ulaşmayı başaramamıştı.
Yoongi ise, her şeyin farkına varıyordu. O, değişmemişti. Bu kadar çabuk değişemezdi ama neler yaptığının yeni yeni farkına varmıştı. Ve bunun farkına vardığı gibi, Jimin'e değer verdiğinin de farkına varmıştı. O bilmeden, Jimin'i kendi hayatına çoktan dahil etmiş ve ona bir şans vermişti. Zaten bu yüzdendi yıkılışı, bu yüzdendi gözleri kızarana kadar ağlaması.
Sessizliğin hakim olduğu koridorda, Taehyung gözlerini kapatmış ve başını Hoseok'un omzuna koymuş şekilde sakinleşmeye çalışırken, diğer ikili ise konuşmuyor ve öylece etrafa bakınıyorlardı. Yoongi ise, onlar kadar kolay toplanamamıştı. İçindeki suçluluk duygusu hiçbir zaman peşini bırakmadığı için sessiz ağlamarı devam ediyordu ve kendine engel olamıyordu da. Ki pek de istediği söylenemezdi.
Yoongi tek eliyle buğulanmış gözlerini sildi. Diğer eli hâlâ camın üzerindeydi ve sanki Jimin'in acılarını kendi bedenine aktarmak ister gibi ona dokunmak istiyordu ama aralarındaki cam buna büyük bir etkendi. Şimdi, sadece onun ölü gibi duran bedenini izleyebiliyor ve sadece ağlayabiliyordu.
''Hatırlıyorum da...'' Yoongi'nin sesi uzun zamandır konuşmadığı için kısık çıkmıştı ve bunu farkettiğinde derince yutkunmuştu. ''Senin hakkında ne kötü şeyler düşünmüştüm ben, senin yazdıklarına dalga geçmiş ve tam da dediğin gibi, alayla gülmüştüm. Nasıl beni bu kadar iyi tanıyabiliyorsun Jimin? Neden, neden benim gibi kötü birini tanımaya çalıştın? Nasıl benim âşka inanabileceğime imkan verdin ki? Peki ya, bunu nasıl başardın?''
Yoongi, Jimin'in ona yaptıklarını farkettiği an adeta yıkılmıştı çünkü dediği gibi, inanmıyordu âşka. Birinin ona böyle hissettirebileceğini, sanki âşkın gerçekten var olduğunu hissettirebileceğini düşünmüyordu çünkü.
Ama Jimin yapmıştı işte. Yoongi'ye, onu hiç olmadığı kadar özel hissettirmişti.
Yoongi'nin son sözlerinden sonra, koridoru yeniden bir sessizlik kaplamıştı ve tek ses Yoongi'nin sessiz iç çekişleriydi. O sırada, koridorun sonundaki odadan bir doktor, daha doğrusu Jimin'den sorumlu olan doktor çıkmış ve yanlarına doğru ilerlemeye başlamıştı. Doktoru anında farkeden Namjoon ise, ayağa kalkmış ve içini hem merak hem de endişe kaplarken doktor'un yanına adımlamıştı. Diğerleri de hareketlenmeyi farkedip ayaklanırken, Yoongi onun Jimin'in doktoru olduğunu çok sonradan farketmiş ve hemen diğerlerinin yanına gitmişti.
Doktor başına toplananların her birine teker teker bakarken, gördüğü yabancı bir bedenle gözlerini onun üzerinde sabitlemişti. ''Siz tam olarak Park Jimin'in neyi oluyorsunuz?'' diye sordu herkes merakla başka bir şeyin cevabını beklerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
star in love with darkness ✔
FanficPark Jimin umutsuz bir âşıktı ve sevdiceğine hazırladığı minik hediyelerle ona mektuplar yollarken, acımasız Min Yoongi tüm bunları küçük görüyordu.