Bazı şeyler, cidden çok saçma, Yoongi. Sevgi varken, saygı varken, hatta âşk varken bazı insanların sanki bunlar yokmuş gibi veya önemsiz bir şeymiş gibi davranması gerçekten çok anlamsız.
Saygı, bir insanı olduğu gibi kabul etmemiz demektir aslında. Saygı yüceliktir, saygı bizi iyi biri yapar. Saygı olunca sevgi de kendiliğinden gelir aslında, biliyor musun? Ama insanlar saygısız davranarak sevgiyi elde etmeye çalışıyorlar, bu da bir aptallıktır mesela.
Ama asıl aptallık nedir biliyor musun, Min Yoongi?
Sen saygısız birisin, bunun yanında sevgiyi elde etmeye çalışmıyorsun ama sen istemesen de çoktan sevgiyi elde ettin, hem de saygın olmadan.
Bugün senden hoşlanan o çocuğa çirkin dedin. Kilolusun dedin, ki çocuğun ne kadar zayıf olduğu ortada. Ağladı, gerçekten öyle içten ağladı ki sanki benim gözyaşlarım döküldü, Yoongi. Benim kalbim parçalandı, sanki bana söylendi o sözler.
Herkes güzeldir, herkes özeldir. Herkesin sevmeye, sevilmeye hakkı vardır, Min Yoongi. Kimse çirkin değildir, Yoongi. Evet, bunu okuyunca güleceğini hayal edebiliyorum, ama önemli olan karşındaki kişiye nasıl baktığındır. Asıl çirkin olan sen ve senin gibiler, ama gördüğün üzere bu kadar şeye rağmen seni sevmekten bir an olsun vazgeçemiyorum, bu da benim aptallığım olsun.
Sen, gerçekten boşu boşuna o çocuğun kalbini kırdın, çünkü zaten senin tipin olsa bile onunla asla ciddi düşünmezsin, çünkü sen böyle birisin Min Yoongi.
Evet, bilmem kaçıncıya söylüyorum ama normalde utangaç biri olmama rağmen burada içimden geldiği gibi yazıyorum sana. Çoğu şey gibi, senden de korkuyorum, hem de çok.
Seviyorum, korkuyorum, çok seviyorum, ama çok korkuyorum...
Seni sevme sebebim, kalbinin içindeki iyiliği bulmak istemem midir acaba, Yoongi?
O iyiliği bana açar mıydın? Bir gün, gerçekten, o iyiliğine tanık olabilecek miyim?
Hep böyle biri miydin? Küçüklüğünden beri sadece kendi zevklerini düşünen, belki de şımarık, düşüncesiz bir çocuk muydun? Yoksa özel olarak iyi davrandığın birileri var mı? Gerçekten, en istediğim şeylerden biri de o özel kişilerin arasına girebilmek. Tabii varsa.
Özür dilerim, sana yapamadıklarım için. Özür dilerim, âşkın olduğuna inandırmak için kelimelerimi doğru seçemediğim için.
Jimin yazısına devam edecekken, hapşuracağını anladığı an başını başka bir tarafa çevirmiş ve saniyeler içinde hapşurmuştu. Minik hapşurması her zamanki gibi yüzünü buruşturmasına sebep olurken, devam etmek için yeniden önündeki kağıda bakmıştı. Son yazdığı şeyleri yeniden gözden geçirirken, gözlerini Yoongi'nin de bulunduğunu düşündüğü eve çevirmişti, gözlerinin dolmasına engel olamazken.
Onu daha iyi tanımayı gerçekten çok isterdi. Her şeyini bilmeyi, acıları varsa eğer ona yardım etmeyi, geçmişini bilmeyi her şeyden çok isterdi. Derin bir iç çekti eve bakmaya devam ederken. Kötü düşünüp de ağlamak istemiyordu, şuan zamanı olmadığını düşünüyordu.
Saniyeler sonra Jimin yazmaya devam etmeye başladı. Düşündü, yazdı, içindekileri döktü. Kalbinin kırıklıklarını en az şekilde önündeki kağıda yansıtmaya çalışırken, Min Yoongi'nin güzel gülüşünü getirdi aklına. Acaba şuan ne yapıyordur diye düşündü. Mutlu mudur, eğleniyor mudur, yoksa uyuyor mudur?
Jimin sonunda yazmayı bitirdiğinde, kalemini çantasına koydu ve kağıdı da dikkatli bir şekilde her zaman hazırladığı kutunun içine yerleştirdi. Kutuyu kapattıktan sonra, Yoongi'yi her düşündüğünde aklına gelen sorularla beraber ayağa kalktı ve karşı kaldırımdaki eve doğru ilerlemeye başladı.
Bu ne kadar sürecek, Jimin kendince ne kadar daha saçmayalacak bilmiyordu. Yoongi elbet bir gün bulacaktı Jimin'i, kim olduğunu öğrenecekti. Ama o gün ne zaman gelecek, Yoongi Jimin'i öğrendiğinde neler olacak, bunların hepsi bir soru işaretiydi Jimin'in kafasında. Umarım diyordu Jimin, umarım o gün uzun zaman boyunca gelmezdi.
Jimin her şeyden habersizce hızlı adımlarla evin önüne gelip dururken, oysa ki habersizdi Yoongi'nin sokağın başında gizlice saklanıp şaşkınca onu izlediğinden.
Evet, Jimin fark etmese de belki de o gün çoktan gelmişti.
Yaklaşık yarım saat önce yürüyüşe çıkmak istemişti Yoongi, ayrıca da kafasını dolduran düşüncelerden de kurtulmak istemişti. O gizemli çocuk bir an olsun aklına gelmemişti bu süre boyunca, veya Yoongi öyle sanıyordu.
Eve dönmek için sokağın başına geldiğinde ise, keskin gözlere sahip olduğu bilinen Yoongi ağacın kenarındaki sarışın çocuğu görmüş, saniyeler sonra ise takmamayı düşünmüştü ama yaptığı şey ilgisini çekmişti. Düşündüğü şey olduğunu anlaması uzun sürmemiş, çünkü çocuğun önündeki kutu hep ona bırakılan kutuydu, ve çocuk bir kağıda bir şeyler yazıyordu.
Yoongi hiçbir heyecan hissetmemişti çocuğu yakaladığı için, ama yine de yanına gitme kararı almıştı bu yüzden de nereden tanıdık olduğunu bilmediği bedenin yanına gitmek için bir kaç adım atmıştı. Ama çocuğun aniden hapşurması ve yüzünü hafifçe Yoongi'ye doğru dönmesi, Yoongi'nin bedenini buz kesmiş ve olduğu yerde çakılı kalmasını sağlamıştı.
''Y-yanlış mı görüyorum?'' dedi kendi kendine Yoongi çattığı kaşlarıyla eve bakan çocuğu izlerken. Yüzünü görmeden kim olduğunu anlayamaması üzerine kendi salaklığına lanetler etti önce, böyle minik bir bedeni ilk görüşte tanıyabilmesi gerekiyordu çünkü.
''Siktir, bu gerçekten o.'' Yoongi gülmeye başlayıp başını iki yana sallarken, kendi kendine söylenmeye devam ediyordu. ''Tabii ki de o. Nasıl anlamam? Başka kim olabilirdi ki zaten?''
Yoongi duygularını bastırmaya çalışıp çocuğun yaptığı şeyi bitirmesini beklerken, bir süre sonra sarışın çocuk kağıdı kutunun içine koyarak ayağa kalkmış ve çantasını da alarak karşıya geçmişti. Her hareketini izliyordu Yoongi, onun olduğunu kendine yedirmeye çalışıyordu.
Çocuk bir süre durdu kapının önünde öylece, Yoongi de gözlerini bir saniye ayırmadı ondan. Kutuyu yavaşça yere koyduktan sonra, burukça gülümsedi çocuk ve Yoongi'nin aksi yönünde, onu izlediğini bilmeden kendi evine doğru ilerlemeye başladı. Yoongi ise kendisinin bile bilmediği şaşkın bakışlarını hâlâ yüzünden atamıyordu.
Bu çocuk, ondan hoşlandığını söyleyen, üzerine kahve döken, yakın zamanda ise hakeretler ettiği sarışın çocuk, Park Jimindi.
⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
star in love with darkness ✔
FanfictionPark Jimin umutsuz bir âşıktı ve sevdiceğine hazırladığı minik hediyelerle ona mektuplar yollarken, acımasız Min Yoongi tüm bunları küçük görüyordu.