8

525 62 31
                                    


ARIA'NIN AĞZINDAN

"Tamı tamına 1 saat geciktin" kollarımı göğsümde birleştirmiştim ve evimin kapısının önünde durarak açtığı camdan bana arabaya binmemi işaret eden Harry'e bakıyordum.

"Biliyorum biliyorum, üzgünüm"

"Bu kaba bir hareket Harry" Arabanın kapısını açarak ön koltuğa yerleşirken yakındım, gerçekten de fazlasıyla kaba bir hareketti çünkü ona öğleden sonra işe yetişmem gerektiğini özellikle belirtmiştim.

Dün gece bizden ayrılırken ona kasabayı gezdirmem konusunda bir hayli ısrarcı davranmıştı. Burada kimseyi tanımadığını düşününce canının sıkılmasına hak veriyordum. Ama yine de bunu Carla ile yapabilecekken benden istemesi ilginç geliyordu. Şikayetçi olduğumu söylemeyeceğim.

"Evet, planın nedir?" Diye sordu aniden

"Benim planım mı? Ne yapmak istediğine sen karar ver"

"Beni gezdirecek olan sensin, bir şeyler düşünmüş olmalıydın" Sırıttı

Burası sandığı gibi 'çok fazla seçeneğin olduğu' bir kasaba değildi. Çocukken sıkça gittiğimiz lunapark, alışveriş merkezi, gölün kenarında genelde pazar günleri piknik için tercih ettiğimiz yeşil parkımız ve kasabanın kütüphanesi de dahil olmak üzere cafelerin, alışveriş yapılabilecek küçük butiklerin konumlandığı merkez caddemiz dışında etkinlik açısından son derece kısıtlı bir kasabada yaşıyorduk.

Tipik bir İngiliz kültürü kasabaya hakimdi, herkes sıkıcı denilebilecek derecede kendi halindeydi ve lisedeki gençler haricinde eğlence peşimde koşan bir kesim bulunmuyordu. Orta yaş grubu daha çok komşuları ile barbekü partilerini tercih ediyordu.

Nüfus olarak az olmasak da sıkıcı derecede kendi halinde insanlarla yaşıyorduk. Buraya alışmakta fazlasıyla zorlanacaktı.

Bu seçenekler arasında bir seçim yapmakta çok zorlandığım için (!) onu gölün kenarına, yürüyüş yapmaya götürmeye karar verdim. Bunu seveceğine çok ihtimal vermiyor olsam bile...

"Güzel" İçine temiz havayı çekerken ellerini beline yerleştirmişti ve etrafı inceliyordu. Aldığı nefes ile birlikte gerindi, gözlerini sıkıca kapatmıştı "Fazlasıyla doğal bir ortam, bunu sevdim"

"Yalan söylüyorsun" kıkırdayarak cevapladım. Onu izlemek bende gülme isteğine neden oluyordu, komik bir şeyler yaptığından değil tabiki.

"Belki evet, belki hayır. Ama sakin olmasını sevdim"

"Burayı bir de haftasonları gör. Şu an insanlar -bizim aksimize- çalışmakla meşgul oldukları için sakin"

Yürüyüş yaparken ona genel olarak buradaki insanların hayat tarzlarını anlatmaya başladım, her ne kadar ilgileniyor gibi görünse de buraya taşınmaktan nefret ettiğini anlamak zor değildi.

O sırada telefonunun çalmasıyla konuşmamız bölündü "Bana bir saniye ver, babam arıyor. Sanırım 1 saat görmeyince beni çok özlemiş"

Babasıyla konuşurken benden bir kaç adım uzaklaştı, başını bir şeylere olumlu anlamda sallıyordu. Konuşurken odaklanmış bir halde doğruca bana baktığını farkedince ona gülümsedim. O da buna gülümseyerek karşılık vermeyi tercih etmişti.

Manchester'ın standartlarını bilmiyor olsam da burada çok ilgi toplayacak bir çekiciliği vardı. Uzun boyu, kuzeyli aksanı, gamzeleri, kendinden emin duruşu ve tarzı, gülümsemesindeki o anlam veremediğim çekiciliği... Sanki bir şeytan tüyüne sahipmiş gibiydi. Enerjisinden etkilenmemek kesinlikle imkansızdı.

Murder SquadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin