14

572 71 63
                                    

CARLA'NIN AĞZINDAN

Soğumaya başlayan parmak uçlarını avuçlarımın arasına alarak iyice sıktım. Hayır, soğumasına izin vermeyecektim. Aksel soğuktan hiç hoşlanmazdı. Başımı ne zaman göğsüne yaslasam hep aynı ritimle inip kalkmasına öyle alışmıştım ki, bu ritim her zaman kendimi beşikteki bir bebek gibi hissettirmişti. Oysaki şu an herhangi bir hareket yoktu, sert göğsü olduğu gibi duruyordu. Ona dair tek hareketlenme benim aldığım nefesin vücutlarımızı sarsmasıydı.

"Aksel, ne olursun uyan. Bu şaka iğrenç bir hal almaya başladı"

Sürekli izlemeye alıştığım o güzel yüzü çiziklerle kaplıydı. Çiziklerin içi kan dolmuştu, yine oldukça koyu renkli bir kan başının altında birikmişti ve saçlarını o iğrenç renge buluyordu. Başını o kan gölünden kurtarmak istercesine elimi kafasının altına doğru götürdüm ama hala soğumamış olan kanının tenime teması bende elektrik çarpması etkisi yaratmıştı. Son saniyelerde başımda dikilmiş ve tek kelime bile edemeyen polisler de bu hareketimle aniden bana doğru yaklaştı

"Hanımefendi, artık buradan ayrılmanız gerekiyor" Genç ve kibar bir çocuk yanıma çökerek bana ne yapmam gerektiğini söylemeye çalışıyordu. Sanki burada yatan kendi sevgilisi olsaydı, onu bırakıp gidebilecekmiş gibi bana buradan ayrılmamı söylüyordu.

"Onu bir hastaneye götürmemiz gerekiyor" diye cevapladım.

"Bunun ona bir faydası olmayacak"

"Neden parmakları bu kadar soğuk ve mor?"

"Lütfen benimle gelin" Koluma girerek beni kaldırmaya çalıştı

"Beni bırakır mısınız lütfen? Aksel tek başına kalmaktan rahatsız olacaktır. Onunla duracağım"

"Hanımefendi lütfen size yardım etmeme izin verin"

Genç polisin söylediği üzerine tutamadığım acı dolu bir haykırış dudaklarımın arasından kaçtı "Bana neden yardım etmek istiyorsunuz? Ona yardım etsenize!"

Benim sakinliğimin bozulması üzerine çevremdeki polislerin sakinliği de bozulmuştu. Birkaç tanesi gelerek beni kollarımadan kavramayı denedi, bu esnada bir sürü saçma teselli cümlelerini kulağıma fısıldamaya çalışıyorlardı. Onlar beni tutmakta direttikçe ben de tüm gücümü kendimi Aksel'in yanına atmak için harcadım. Onu yanımdan ayırmalarına izin vermeyecektim, yalnızca bir içecek alması için yollamıştım ve olana bakın! Hayır hayır, asla bir daha yanımdan ayırmalarına izin vermeyecektim

Etrafımdaki polislerin sayısı güçlerine karşı koyamayacağım boyuta geldiği zaman kendimi onların kollarına bırakarak beni nereye sürüklüyorlarsa götürmelerine izin verdim. Engel olamadığım ve olmak istemediğim gözyaşları yüzümü kaplıyor, hıçkırıklarım ve acı dolu inlemelerim sürekli ağzımdan kaçıyordu. Hayır, ağlamamak için kendimi tutacağım uygun bir anda değildim, bir kız sevdiği adamın bedenini hareketsiz ve gittikçe soğurken kucakladığı gün ağlamayacaktı da ne zamana ağlayacaktı ki?

Polisler beni kapının önünde duran ve Aksel için kullanmadıkları o lanet ambulansa götürmüştü. Yanıma gelen hemşire ondan kurtarmak için direndiğim kolumu var gücüyle çekmiş ve elindeki iğneyi var gücüyle koluma sapladı.

Sonrasında ise dünya etrafımda kararmaya başladı, sanki daha fazla kararması mümkünmüş gibi...

DEDEKTİF'İN AĞZINDAN

Kız yaklaşık 10 dakikalık baygınlığının ardından yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. Yolun karşısına geçirmiş olduğumuz kalabalık ise kasabada gördükleri en 'heyecanlı' olayı adeta bir tiyatro izler gibi izliyorlardı.

Murder SquadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin