11

476 62 48
                                    

"Bilmem, Hannibal Lecter falan olurdum belki" Yüzüne vuran renkli ışıklar belirgin yüz hatlarını daha da ortaya çıkarıyordu. Ukala bir gülümseme ile bana bakarken yüzünü yüzüme iyice yaklaştırarak kulağıma doğru eğildi ve fısıldadı

"Ne de olsa benden beklediğin bu değil mi?"

"Ne demek istiyorsun?" Yaşadığım afallamanın etkisiyle geriye doğru sendelerken sordum. O ise belime yerleştirdiği kolunu sıkarak ondan uzaklaşmama engel oldu.

"Şşşt, nereye gidiyorsun?" Yüzündeki gülümseme son derece kendinden emindi ve gözlerini bir saniye bile olsun kırpmadan doğruca gözlerimin içine bakıyordu.

"Bir yere gitmiyorum" diye mırıldandım, konuşmak benim için fazlasıyla zor olmuştu. Elbette hakkındaki gerçeği bildiğimi anlamış olmasını bekliyordum. Ne de olsa Carla'nın yaptığı o büyük gaftan sonra bilmemesini beklemek tam bir aptallık olurdu. Ama yine de bu ihtimali yok saymayı tercih etmiştim. Sanırım yüzleşmekten korkmuştum.

"Hadi ama, gerçekten o araştırmayı tesadüfen yapmadın değil mi Aria?"

Sesi her zaman olduğundan daha derin bir tınıda geliyordu. Şu an yaptığımız konuşma 2 gerçeği doğruluyordu. Birincisi Harry bildiğimi biliyordu, ikincisi bu araştırma onu rahatsız ettiğine göre Des'in onun hakkında söyledikleri gerçek olmalıydı.

"Neden bahsediyorsun?" diye sordum kekeleyerek, hala inkar etmek en iyi tercihim gibi geliyordu. Des'in bundan hiç hoşlanmayacağına emindim. Onu benimle paylaştığı bu sırra gerçekten de pişman etmiştim. Tam bir gerizekalıydım...

"Ah hayatım, şu oyunu bir kenara bırakabilir miyiz? Babamın sana anlattığını biliyorum"

"Harry-" Konuşmaya çalışıyordum ki lafımı böldü.

"Bir şey söylemene gerek yok, bunun için seni suçlamıyorum. Hepsi babamın boktan işleri" Omuz silkerken müziği ritmine uyarak odanın uç tarafına doğru bizi yönlendirdi "Şimdi seninle birbirimize karşı dürüst olacağız anlaştık mı?"

Belimdeki elini kolumun üzerinde gezdirerek elime doğru kaydırdı ve parmaklarını parmaklarımın arasına geçirdikten sonra ellerimizi havaya kaldırarak etrafımda dönmem için beni yönlendirdi. Hareketlerini müziğin ritmine fazlasıyla güzel bir şekilde uyduruyordu.

Dans etme konusunda hiç iyi olmasam bile Harry'nin yönlendirmeleriyle ona ayak uyduruyordum ve sanırım bu konuda iyi bile sayılabilirdim. Muhtemelen bunun nedeni Harry'nin benim eksikliklerimi de kapatacak kadar harika olmasıydı.

Tanrım, yaptığımız bu dans şu an bana öyle iyi geliyordu ki bir yanım gerginlikten ölecek gibi hissederken diğer yanım Harry'nin büyüleyiciyi havasına kapılmış, nereye olduğunu bilmediği bir akıntıda sürükleniyordu. Bu nedenle az önce sorduğu soruyu, gözlerimi ondan ayıramadan başımla onayladım.

"Güzel" dedi bir gülümsemeyle "İlk soru, sana benim hakkımda bir şeyler anlatan ilk kişi babam mıydı?"

"Evet" diye cevapladım. Bu sırada müziğin ritmi hızlanmıştı, insanlar slow dansı bırakmış ve salonun ortasında bağırarak şarkıya eşlik etmeye, içeceklerini içmeye ve etraflarındaki kişilerle sohbet etmeye başlamıştı.

"Emin misin? Carla bir şeyler söylemedi mi?"

Sorusundan açıkca anlaşılıyordu ki Harry Carla'nın da bir şeyler anlatmış olmasını bekliyordu, bu da demek oluyordu ki Carla'nın anlatabileceği bir şeyler daha vardı. Harry'nin bilmemi istemediği şeyler... Bunun ne olduğunu tahmin etmem zor olmamıştı.

Konu kesinlikle Rose'du.

Başımı olumsuz anlamda salladım. Doğru cevap bu mu emin değildim, ama sanırım inkar etmek daha iyi bir seçenek gibi görünmüştü. Ne de olsa Rose'un ölümü ile bağlantısının ne olduğunu merak etmekten kafayı yediğim gerçeğini ona itiraf edemezdim. 

Murder SquadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin