Yaşarken ölmeli...
Yaşam...
Yaşam... Yağız! Buruk yanım, can yarım. Söyleyemedim, diyemedim. Seni seviyorum! Ağız dolusuyla diyemedim... Kokusu burumda kaldı, teninin izi tenimde. Canım sende atıyor... Ya buradan kurtulamazsam? Bil, seni seviyorum. Olmazlarımın en olanıydın...
Yaşam.. Feride annem, İnci, Halime, Efnan, Vera, Şirin...
Ya hiç tanımağımın annemi bir kez görme ihtimalim olursa... Yaşam!
Yaşamak mı kolay ölmek mi?
'Benden ne istiyorsunuz! Ben size hiçbir şey yapmadım,' diye bağırdım. Korkuyordum, kendimi savunmasız hissediyordum. Yaklaşık on tane tanımadığım adam başım da nöbet tutuyordu ve ben bundan korkuyordum. Issızdım, güçsüzdüm...
Allah'ım ne olur yardım et!
Takım elbiseli adamlardan birisi yanıma yaklaştı. Yavaştı, kanımı soğutacak kadar... Silahını çıkardı. Nefesim kesildi! Yutkundum. Korkuyorum, baba... Babacığım, ellerim titriyor. Gözlerimi sıkıca kapattım. Ölüm ansızın gelirdi... Ve tak, tak, tak! 3 kere ateş edildi.
Gözlerimi yavaşça araladım. Nefes alamıyordum... Korkuyordum. Ölesiye korkuyordum. Silahı başıma dayayıp konuşmaya başladı. 'Eğer bir kez daha konuşursan beynini dağıtırım!'
'Kolay mı? Bir insanın hayatını bitirmek bu denli kolay mı?' diye bağırdım. Canım yanıyordu. 'Annen yok mu, karın? Ya da çocuğun...'
'Susmanı söyledim!'
'Benden ne istiyorsunuz?' dedim. Umursamadı. Elinde ki bandı ağzıma yaklaştırdı. 'Namaz kılmak istiyorum...' Dinlemedi, bantladı. Gözümden yaşlar süzülürken nefes almaya çabaladım. Benden ne istiyorlardı? Benim kime zararım dokunmuş olabilir ki? Yağız... Umudum ol!
'Allah'ım ne olur Yağız'a zarar vermesinler...'
Zaman kavramını bulunduğum deponun hafif aydınlanmasıyla anlayabiliyordum. Güneş doğuyordu, işe gitmem lazımdı. Bugün saat 9'da ameliyatım vardı! Hayatta ki planlar öylesine boşmuş ki!
'Kızımız da pek usluymuş!' diyerek yanıma başımda biten sarı saçlı kadına gözlerimi diktim. Bu kadın oydu! Numara yapan kadın... 'Allah'ım benden ne istiyorlar? Ne olur yardım et!'
Ayaklarımı yere vurmaya çalıştım, ipler canımı yakıyordu. Parmaklarım acıyordu! Canımı yaktılar, babam...
'Sakin ol,' diyerek ağzımdaki bandı çekti. Nasıl sakin kalabilirdim ki? Ne olacağım belirsizdi. Burada duruyordum, hayatımın devamında neler olacağını izliyordum. Ellerim bağlı... 'Kocan merak etmiş midir seni? Bütün gece koynunda değildin!' dedi. Dalga geçer gibi konuşması canımı sıkıyordu. Yağız'ı nereden tanıyorlardı ki? Onunla ilgili olamazdı değil mi? Hayır, olmaz böyle bir şey! 'Arayalım mı? Sesini duysun belki içi rahatlar!' Samimiyetsizliği canımı sıkıyordu. Elinde salladığı telefon bana aitti. 'Acaba ne diye kayıtlı? Aşkım, kocacığım... Yağız diye mi kaydettin? Çok şaşırdım!'
Telefonumu kurcalıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum! Telefonumum melodik sesi yankı yaparken gözlerini devirerek ekrana baktı. 'Halime arıyor! O zaman güzel haberi ona vereyim!' Ben karşısında konuşmadıkça sinir oluyordu. Bunu anlayabiliyordum!
'Lütfen açma! O hamile...' dediğim sırada telefon kapandı. Çok şükür...
'Tüh kapandı!' diyerek telefonumu kurcalamaya devam etti. 'Epey sevenin varmış! Cenazen kalabalık olur, eğer cesedini onlara verirsem,' dedi ve kahkaha attı. Canımı yakmıştı, sözleri... Cesedim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜMÜM
RomanceSevdim, bir adamı çok sevdim... Baktığı yolu sevdim, dokunduğu kumaşı sevdim! Onu ne kadar sevebilersem o kadar sevdim. Beni sevmeyi kabul etmeyen kalbini sevdim... Ve şimdi, gidiyorum. Gidiyorum, sevdiğim adam! Kalbine lavanta renkli gül yaprakları...