Aşk neler yaptırmaz ki?
Bu yalı... Geldiğim gün gittiğim gün! Hepsi gözümün önünden geçiyordu. Işıl ışıl parlıyordu. Bu da demek oluyor ki herkes uyanık... Aklıma gelen kötü anlarımı hafızamdan silmek isterdim! Gözlerimin dolmamasını isterdim, yaşadıklarımdan bu denli etkilenmemeyi isterdim. Ama yapamıyorum, etkileniyordum. Aklımdan çıkmıyordu!
Tık tık tık... Elimi tutup gözlerime baktı. Gözlerinde pişmanlık vardı, onu çözmüştüm! Ya da çözdüğümü sanıyordum. Heyecanla elini sıktım. Problem yok dercesine...
'Zehra, hoş geldin!' diyerek açtı kapıyı Şirin. Sıcak, samimi gülüşü içimi ısıtıyordu. Yağız ile ayrı kaldığım süreçte hep benimle iletişim halinde oluşu da samimiyetini gösteriyordu. Bu olanları iyi ki Meleğe anlatmışım. Benim evdeyken onu arama gibi fırsatım olmayacağı aşikardı! Neyse ki güvenli bir yerdeydi, Efnan ile olması iyiydi.
'Hoş bulduk!' diyerek gülümsedim. Sımsıkı bir sarılmanın ardından içeriye adım attım.
'İyi ki geldin... Sen hepimiz çok özledik!'
'En çok da ben özledim,' dedi, Yağız.
'Bende sizleri özledim...' Gözlerim Yağıza kayınca en çok da seni der gibi baktım. Bakışlarımız ile konuşabiliyorduk. Bu bize iyi geliyordu!
'Gelin hanım!' dedi, Sevda teyze. Onunla da aramız epey düzelmişti. Önyargıları kırılmıştı. Bu bana iyi gelmişti...
'Sevda teyzeciğim!' diyerek yanına gittim. Elini öpmeme müsaade etmeyeceği için mesafeli bir sarılma gerçekleşti aramızda. Eh zamanla daha iyi olabilirdik. İlk geldiğimde gördüğüm tepkiye göre...
'Hoş geldiniz. Haydi, masaya...' dedi. Halimelerde akşam yemeği yemiştik ve midemde boşluk yoktu. Sevda teyze kırılmasın diye yine de masanın yolunu tuttum. Yiğit ile Aryanın yokluğu da gözüme çarpmıştı.
'Zehra Hanım, hoş geldiniz!' dedi, Fulya. Ona da sarılırken tebessüm ediyorum.
'Sağ ol Fulya!' gülümseyerek ayrıldım. Masaya oturduğumuzda gördüğüm ahududu dolu tabak ile iştahlandım. Ahududuyu ağzıma atarken tadını ne kadar özlediğimi anladım. Yağız ile ayrılık sürecimizden ahududu da nasibini almıştı.
'Bu hazırlık senin için yengelerin bir tanesi,' dedi, Yiğit. Yukarıdan geliyordu.
'Ya öyle mi? Özlediğimi hissetmek iyi geldi!'
'Sen bir daha gitme de biz sana özlendiğini hissettiririz!' dedi, Şirin. 'Yağız'ın afrası çekilmiyor da... Bir de şöyle nadide parçalarımız tuz ile buz oluyor. Arya çok üzülüyor!'
'Arya demişken o nerede?'
'Holdingin yemeği varmış sanırım. Oraya katılmıştır...'
Hoş sohbetler, bol gülüşmeler... Gecenin hayli ilerleyen saatlerine geldiğimizde herkesi alan bir esneme! Sevda teyze odasına çıkmıştı.
'Biz de uyuyalım mı? Yarın iş var!' Başımı salladım. Şirin ile Yiğit'e iyi geceler deyip merdivenlere koyulduk. Un çuvalı gibi hissediyordum. Yorgun, halsiz. Çok bitkindim. Merdivenleri çıkarken dağa tırmanıyormuş gibi hissediyordum! Beni birden bire kucağına alan Yağız'a anlamsızca baktım.
'Sen yorulma...' Kelimeleri ile heyecandan öldürecekti. Yağız'ın aşırı güzel sözleri bende farklı bir etki yapıyordu. Yani böyle bayılacak gibi ama bayılmıyordum, kalbim çıkacak gibi... Bunu bir bakışı ile de yapabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜMÜM
RomansSevdim, bir adamı çok sevdim... Baktığı yolu sevdim, dokunduğu kumaşı sevdim! Onu ne kadar sevebilersem o kadar sevdim. Beni sevmeyi kabul etmeyen kalbini sevdim... Ve şimdi, gidiyorum. Gidiyorum, sevdiğim adam! Kalbine lavanta renkli gül yaprakları...