Aklım, ruhum sen olmuş...
Sevin, her şeyi... Amaçsızca sevin, sebep aramadan! Bir şeyler sevdikçe düzelecek. Bir şeyler emek verdikçe hoşlaşacak...
Sağa sinyal verdim, trafik yüzünden sıkışmış kalmıştım! Sol aynamdan bana selektör yapan arabaya dikkatle baktım. Yağız! Allah'ım bu adam delirmişti. Benim yanıma ulaşmıştı, zaten milim milim gidiyorduk ya. İşte ben bu trafiği de seviyordum... İçinde sevdiğim vardı!
Ona bakıp gülümserken camı açmamı işaret etti. Ben camı açarken onun camı çoktan açılmıştı! Kırmızı güllerden birini çıkarıp benim araba atarken 'Yollarına gül dökerim...' dedi. Ben ise koltuğa düşen gülü alıp burnuma götürdüm, harika kokuyordu.
'Kaza sebebisin!' diyerek titreyen elimi gösterdim. Hala gül fırlatıyordu, renk renk! Diğer arabalar da kornaya basarak ona destek verir gibiydi. Alkış gibi...
Yol ayrımına geldiğimizde 'Akşam olana kadar ipler çekeceğim!' diye bağırdı. Bu akşam ona sürprizim vardı. Efsane gibi...
'Jülide sonra kavga ettik...' Kapıdan duyduğum ses ile içeriye girdim. Efnan iskeletiyle konuşuyordu. Bir de giydirmişti, öğrencilik yıllarımızdan kalmıştı. 'Tokat attım belki de tekme... Patakladım! Aslında haklıydı ama yine de aramam gurur yaptım!'
'Yiğit'e şiddet mi uyguluyorsun?' diyerek sandalyeyi çektim.
'Jülide konuşuyor musun? Allah'ım ben nelere karıştım!' diye bağırdı.
'İçin için attığı çığlıkları duymuyorsun tabii...' diyerek gülümsedim. Elimi şaklattığında beni görmüş ve elini kalbine götürmüştü. Kalemlerinden birini alıp üstüme atarken ıskalar diye kıpırdamamıştım. Ama anlımın çatına vurmuştu! 'Acıdı!'
'Hak ettin. Aynı Yiğit gibi sümsüklük yapıyorsun!' Hepimize sümsük demesinin sebebi ne olabilirdi ki?
'Yiğit'in nasıl haklı olduğunu öğlen yemeğinde anlatırsın zira şuan çok yoğunum!' diyerek odadan çıktım. Gülümsüyordum. Odama girip önlüğümü giydim ve çantamı masaya bıraktım. Bankoda bekleyen asistanlarıma görev dağılımı yaptıktan sonra odama geçip oturdum. Yorulmuştum oysa yorulacak bir şey de yapmamıştım. Telefonumu alıp organizasyon şirketini aradım.
'Merhabalar Zehra Hanım...'
'Merhaba Çağla Hanım. Mekanı ayarlayabildiğini değil mi?'
'Evet. Yerebatan Sarayı dediğiniz gibi... Arkadaşlarımız istediğiniz mumları, yemekleri, dans müziğini ayarlıyor!' O nikahımızı Çırağan Sarayında kıyarsa ben de en özel anlarımızı yaşayacağımız anı muhakkak bir Saray'da ayarlardım.
'Elbisem ve kuaför?'
'Elbisenizi ütüden almak için az önce bir arkadaşımız gitti. Kuaförler mekanda hazır bekliyor...'
'Çok güzel. Birkaç tane de balon olsun ama abartmadan tadında olursa iyi olur. Yüzen mumlarda masamızda olsun, lavanta rengi gül yapraklarını da serpiştirmeyi unutmayın!'
'Hepsi şuan hazırlanıyor!'
'Peki... Ücreti de geldiğimde yanımda getireceğim. Mekanı kapatmanın ücreti de içinde siz halledersiniz...'
'Elbette Zehra Hanım.' Telefonu kapatıp masanın üstüne bıraktım. Heyecanlıydım! Telefonumu tekrar elime aldım ve numarayı tuşladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜMÜM
RomantikSevdim, bir adamı çok sevdim... Baktığı yolu sevdim, dokunduğu kumaşı sevdim! Onu ne kadar sevebilersem o kadar sevdim. Beni sevmeyi kabul etmeyen kalbini sevdim... Ve şimdi, gidiyorum. Gidiyorum, sevdiğim adam! Kalbine lavanta renkli gül yaprakları...