Alnıma yazılmış en güzel yazısısın...
Güzel günler... Çok geçmeden gel ve geldiğin gibi de kal. Gitme! Yoğun günler benden uzaklaşın, daha az yoğun olan günler bana yaklaşın...
Çatık olan kaşlarımla 'Asudeciğim, saçmalıyorsun!' dedim. Elimdeki dosyaları bankoya bırakırken hızla yürümeye devam ediyordum. 'Bana böyle söylememiştin, sadece bir saatlik demiştin. Ama şimdi bir gece boyunca, kocaman bir gece boyunca!'
'Bakıcım beni terk etti, ona karışıyorum diye. Kocam desen uzak bir akrabasının cenazesine gitti, annem bebeği elinde bile tutamıyor. Nuray Hoca 'ben doğurmadım' diyor. Biliyorsun dün gece izin aldım ama şimdi alamam. Kariyerim eriyip bitiyor! Ben bu çocuğu tek başıma yapmadım ki,' diye söylendi. Bayram dönüşünü beklemeden işe başlamıştım. İzinim Nuray Hoca çağırınca son bulmuştu.
'Bende babası olmadığıma göre benimle yapmadın!' diyerek odamdan içeriye girdim. 'Ben senin yerine kalırım, nöbete. Sen çocuğunla ilgilen...'
'Olmaz, Zehra! Nuray Hoca beni bitirir. Ne kadar prensip sahibi olduğunu bilmiyor musun?' Sandalyeme oturduğum sırada gözlerimi sıkıca yumdum. Ya hu ben kim, bebek bakmak kim! Neyime güvenip de alıp evime götüreceğim. Ben kucağımda bile tutmayı beceremem ki... 'Haydi! Teyzesi...' Can damarımdan beni vurmaya çalışıyordu, başarıyordu da.
Aralıklı kapıdan içeriye giren Sezen bitap vaziyette bebeği Asudeye uzattı. 'Asude Hanım, ben bittim. Hocam sürekli ilgi istiyor, bakamam ben. Onun anne şefkatine ihtiyacı var.'
'Nisan, anneciğim. Teyzen seni alıp nerelere götürecekmiş,' diyerek kızını omzuna yasladı. Öyle şekerdi ki... Tombik yanakları, büzük dudakları! 7. ayına girmiş bir bebeğe göre kilosu biraz fazlaydı. 'Sende uzuyorsun, asistan!'
'Benim bebeği buraya bırakıp çıkmaktan başka bir çarem yok, senin vicdanına bırakıyorum. Sütüm gelmediği için mamayla besleniyor ama ek gıdaya da başladık. O yüzden iki farklı biberon var, yoğurt da saklama kapında. Giysi falan da var,' diyerek Nisan'ın yanağına bir öpücük bırakıp puseti ile sandalyenin üstüne bıraktı. 'Çok ağlarsa çantanın içersinde fularım var, onu omzuna koyup Nisanı da yaslarsan susacaktır. Uyurken yanına koy. Kendini güvende hisseder!' Kapıdan dışarıya çıkarken neredeyse dolu gözlerini burada bırakacaktı. Annelik zor zanaat!
'Nisan Hanım...' Önlüğümü çıkartıp askıya asarken kendi çantamı koluma takıp bebeğin çantasını da elime aldım. Bu ne kadar ağırdı, sanki beninle on gün kalacaktı... Puseti de diğer elime alırken odadan çıkıp otoparka yöneldim. Bir de arabayla gelmiştim! Puseti düzgün bir şekilde yerleştirirken yavaşça kapıyı örttüm. Uyuyordu, uyanması benim için hiç iyi olmazdı.
Arabayı çalıştırmamla birlikte ağlaması... Allah'ım ben ne yapacağım!
'Nisan, teyzeciğim. Sakin ol, ağlama bebeğim!' diye sesleniyordum. Her şey üst üste geliyordu, sanki. Birde bu gün Yağız'a iş çıkışı onu alacağım diye söz vermiştim. Yiğit'in bir işi çıkınca arabayı o almıştı, motorla tek başına gitmesine de yüreğim el vermemişti.
'Nisancığım, acıktıysan biraz daha güçlü ağlar mısın? Çözemiyorum ki!' dedim. Bir süre sonra ağlamaya ara verdiğinde şükür ediyordum. Yağız'ı beklerken arada Nisan'a bakıyordum. Kızcağız araba çalışınca ağlıyor, durunca susuyordu. Korkuyor muydu?
'Hoş geldin,' diyerek kapıları kilitledim. Araba da bebek vardı, ne olur ne olmaz!
'Hoş buldum da...' diyerek etrafa göz atınca Nisan bebeği görmesiyle şaşkınlığı aynı anda gerçekleşti. 'Bizim ben bildiğim bir zaman da çocuğumuz falan mı oldu?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜMÜM
RomansSevdim, bir adamı çok sevdim... Baktığı yolu sevdim, dokunduğu kumaşı sevdim! Onu ne kadar sevebilersem o kadar sevdim. Beni sevmeyi kabul etmeyen kalbini sevdim... Ve şimdi, gidiyorum. Gidiyorum, sevdiğim adam! Kalbine lavanta renkli gül yaprakları...