Yandım, kül olana kadar...
Hayat, her zaman farklı yerlerden bize yaklaşıyordu. Kimi zaman umut oluyordu, kimi zaman umutsuzluk... Hayat, canımı çok yaktı. Bu beni olgunlaştırdı. Tecrübe sahibi yaptı... Acı iyidir, kendine getirir.
Amine Zehra'ydım... Sevdiği adama vurgun! Her hatada affedecek olgunluğa sahip olmayı onda öğrenmiştim. Asla yapmam dediklerimi onunla yaşıyordum... Hayat beni buraya getirmişti. Pişman değildim, tecrübe ediyorum. Ve bu iyiydi...
'Kıyafetlerini hazırladım,' diye bağırdım. İşe gidecektim, nöbetçiydim. Yağız ise duşa girmişti... Daha sonra dosyalarımı düzenlemek için oturma odasına ilerledim. Onları da bize güzel yerleştirip kol çantamın içinde ki fazlalıkları çıkardım. Ya hu o kadar şey yapmama rağmen bu Yağız duştan çıkamamıştı! Aşağıya tek başıma da inmek istemiyordum...
'Peki, nasıl tanışmıştınız?' diyerek banyodan çıktı. Odayı bir kolaçan ettim, sanki bir sohbetin devamı gibi konuşunca... 'Sana diyorum, karıcığım!'
'Kiminle?' dedim. Sonra aklıma iki üç saat öncesi gelince başımı salladım. Bu adam deliydi! 'Sana anlatmayacağım dedim. Beni dinlemek isteseydin o gece orada yalnız bırakıp gitmezdin!' diye çemkirdim. Kendimden taviz vermeyecektim, bu sefer kararlıydım. Bu adamın egosu daha fazla kabartamazdım.
'O herifi döveyim istiyorsun... Bundan zevk alırım!'
'Beni tehdit etme! Ayrıca sen onu döversen o da seni döver ya da seni adalete şikayet eder,' diyerek ayağa kalktım. 'Ayrıca şiddet canlısı bir insan olman beni ürkütüyor!'
'Şiddeti gerekli yerlerde onaylıyorum!' diye bağırdı. Kurutma makinesinden sesi çok gelmiyordu. Cevap vermedim o da kısa bir süre sonra giyinip gelince aşağıya inmek için odanın kapısını açtı. 'Teşekkür ederim,' dedi. Kıyafetlerini hazırladığım için aldığım teşekkürün karşılığını gülümseyerek verdim. Çantamı elime alıp ona ulaştım.
'Yemeklere de mi çantayla iniyoruz, karıcığım?'
'İş güç sahibi bir insan olduğumu unutuyor musun, unutuyor gibi mi yapıyorsun?' dedim. Gülümsüyordum, çünkü iyi hissettiriyordu.
'Evli barklı olduğunu unutuyor musun yoksa unutuyor gibi mi yapıyorsun?'
'Bu gün başlamadım, işe! Biliyorsun değil mi?' diye ciddiyetle suratına baktım. Sarp olayından sonra değişmişti. İşe gitmeme bile laf eder olmuştu!
'Keşke geceleri gitmesen...' dedi. Minnoş bir çocuk gibiydi!
'Gitmek zorundayım,' diyerek ona baktım. 'Ama bundan sonra senin nöbetlerine göre ayarlarım.' Dudaklarını anlıma yasladı. Elimi tuttu... Tekrar merdivenlere yönelip aşağıya indik! Resmen bir ıstıraptı, merdivenler. Sakin geçen yemeğin son dakikalarında alevlenmeye başladı. Biraz benim sayemde oluşan bir alevlenmeydi!
'Yağız, yarın Sarpı çağıracağım. Annem ile tanıştıracağım, senin için problem olur mu?' dedi, Arya. Ben de bu sefer hiç susmadım. Susacağım, sineye çekeceğim bir konu olmaktan çıkmıştı, artık! Hem eski hayatımı hem de şimdi ki hayatımı ilgilendiriyordu.
'Yağız için sorun olmaz da... Sen 'sevgilim' dediğin adamı annen, ağabeyin, ablan ile tanıştırmadan bizimle mi tanıştırdın? Bu iyi niyetin gerçekten beni duygulandırdı!' diyerek önüme döndüm. Yağız, sessizce bekliyordu.
'Ne sevgilisi, ne oluyor Arya? Yağız için niye sorun oluyor! Sen okulunu bile bitirmeden...' diyerek sinirle ayağa kalktı, Yiğit. Sanırım biraz kardeşini kıskanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜMÜM
RomanceSevdim, bir adamı çok sevdim... Baktığı yolu sevdim, dokunduğu kumaşı sevdim! Onu ne kadar sevebilersem o kadar sevdim. Beni sevmeyi kabul etmeyen kalbini sevdim... Ve şimdi, gidiyorum. Gidiyorum, sevdiğim adam! Kalbine lavanta renkli gül yaprakları...