Bölüm 10

153 4 0
                                    

Her an yere düşüp bayılabilirdim.Ayaklarım su toplamıştı. Garanti günlerce yürüyemeyecek hatta yataktan bile kalkamayacaktım. Ve bu kadar şeyi çekmemin nedeniyse Nick 'in grupla tanışmam gerektiğini düşünmesiydi.Yarım saattir yoldaydık.Yol dediğime bakmayın bildiğin balta girmemiş ormandaydık. Burada değil insan hayvan bile yaşayamazdı.Nasıl olur da bu insanlar burayı evleri olarak kabul etmişlerdi?Aklıma anında bir soru geldi.Ve ben daha ağzıma hakim olamadan kelimeler dökülmeye başladı.
'' Şimdi eğer ben de gruba üye olmayı kabul edersem burada mı yaşayacağım?''Ancak bu sorum öylece havada kaldı. Nick sadece yola odaklanmıştı. Beni duyduğunu biliyordum. Ama o duymamış gibi yapıyodu. Belki de bana kızmıştı ve sorumu cevaplarsa kalbim kırılacaktı. Bunun için de cevaplamamıştı. Benim salak kafam ne diye burayı küçümsemiştim ki? Nick 'le tanışmadan önce böyle açık sözlü birisi olmamışımdır.Daha çok soğukkanlı ama kalp kıracak şeylerde yapmazdım. Nick 'e olan duygularım beni tamamiyle değiştirmişti.
Daha beş gün evvel sıradan hiçbir şeyden habersiz bir kız iken, şimdi iki gün sonra değişeceğimi söyleyen birisiyle ormanın derinliklerine doğru yürüyordum. Ama içten içe bunun doğruluğunu da biliyordum. İki gündür Caroline 'ı görmemiştim.Dün akşam da ikinci kez ilk gördüğüm rüyaya benzer bir rüya görmüştüm. Ancak bu sefer birileri yani yüzlerini tam olarak görmediğim birileri beni üvey aileme veriyordu. Bir bebek olmama rağmen gereğinden ve normalden fazla şey hatırlıyordum.
Sonunda Nick durdu. O aniden durunca bende ona çarptım. Sanki ona çarptığımı fark etmemişti bile. Onun aksine ben yere düşmemek için çırpınıyordum.Hafif bir tebessümle dengemi sağlayabilmem için kolumdan tuttu. Dengemi bulduğumda suratına baktım. Ona ne zaman baksam aklıma hep tilki ya da öküz geliyordu.Ama genelde öküz. Bu düşünceme güldüm. Kafasını tekrar yola çevirdi ve gülümsemesi silindi. Baktığı yöne bakmaktan korkuyordum. Çünkü ne ile krşılaşacağımdan emin değildim.Bir hayvanla mı, yoksa insanla mı? Ya da bambaşka bir şeyle. Stres gittikçe yoğunlaşıyordu. Er ya da geç bakmam gerektiğini bildiğim için derin bir nefes alarak karşıya baktım. Kendime içimden sövdüm.O kadar korku yersizdi. Karşımda beşi çocuk yaklaşık yirmi kişi vardı. Çocuklar ailelerinin - tahminen ailelerinin- arkalarına sığınmışlardı.Bütün insanlar şaşkın ve gözleri parlayarak bana bakıyordu.Ben onlar için neydim acaba? Bana zarar vermeyi kesinlikle istemiyorlardı. Bu suratlarından da okunuyordu zaten. Her şeye rağmen hala stresliydim. Ensemden başlayarak bütün suratım yanıyordu. Terlemiştim. O insanlar bana o şekilde bakmayı sürdürdükçe aklıma kaçmak geliyordu. Ama bunu yapamazdım.Eğer Nick hak-lıysa bazı şeyleri öğrenmek için sadece iki günüm vardı. Daha sonrasında istesem de istemesem de bu insanlarl olacaktım. Bütün sorularımın cevapları buradaydı. O anda bir elin ağırlığı beni düşüncelerimden uzaklaştırdı. Bu elin Nick 'e ait olduğunu bakmadan da nlayabilirdim. Bedeninin bana yaklaştığını hissettim. Nefesi kulağımdaydı.
'' Alex, iyi misin? '' dedi. Gayet iyi olduğumu söylemek istemiştim ama kelimeler boğzımda düğümlendi. Sadece başımla onaylayarak yetindim. Nick devam etti '' Biraz rahatlamaya çalış.Çok fazla ısı dalgası yayıyorsun.'' Söylediği beni şaşırtmıştı. O kadar belli mi etmiştim.
'' Nasıl anladın?''
'' Şu an burada ki herkes bunu anladı.''dedi gülerek.Bu sözü bu sefer de kızarmama sebep oldu.Kendimi birazcık sakinleştirmek için uğraştım. Ama Nick 'in kolu belime dolanıkken bunu yapmak oldukça zordu. Beni kendisine çekerek korumacı bir tavırla kendisine yasladı. Daha sonra beraber küçük adımlarla gruba doğru ilerledik. Yeterince yakınlaştığımızda grup ikiye bölündü. Ve tam ortadan otuz beş kırk yaşları arasında bir kadın çıktı. Yaşını belli eden tek şey saçlarına düşmüş olan beyazlıklardı. Kadın oldukça güzel bir kadındı. Yüz hatları bana kendimi hatırlatıyordu. Gözlerinde kendimi görüyordum. Aklımd bir mpul yandı. Kadın rüyamda gördüğüm kadına çok benziyordu. Ama yaş olarak daha büyüktü. Acaba bu kadın benim annem olabilir miydi? Bu fikrimi dank diye söyleyemezdim ya değilse ne diyecektim. Hiç görmediğim anneme benzetti mi? Salak olma Alex. Eğer böyle bir şey varsa zaten bana söylerlerdi. Kafamda bir sürü ikilem yaşıyordum.Kadın yanımıza geldi.Bana büyük bir ilgiyle bakıyordu ama bunu gizleme çabaları vardı. Ne yazık ki pek de başarılı değildi. Sonunda bunu o da fark ederek bakışlarını benden kaçırdı. Nick 'e yaklaşarak kulağına bazı şeyler fısıldadı. Nick söylenenleri kafasıyla onaylayarak belimdeki eliyle beni yolu yürümem için ileriye itti.İçime bir korku sızdı. İnsanların arasından geçerken gözlerini hala üzerimde hissediyordum. Kadının varlığını ayak sesleri destekliyordu. Onu duymama gerek yoktu. Onu hissediyordum. Sadece onu değil Nick dahil diğer bütün insanları da.Sanırım kontrol işlerini biraz daha erken öğrenmem gerekecekti.Yoksa bu kadar terlemem ve ateşim varmış gibi hissetmem sonunda nefessiz kalmama yol açacaktı.Bir dakika bile dolmamıştı ki yerde ki otların seyrekleştiğini ve ağaçlığın azaldığını fark ettim.Sanki burada bir patik oluşmuştu. Kafamı yerden kaldırmadan yürüyordum. Çünkü kafamı kaldırdığım anda arkama bakma isteğiyle doluyordum. Çok yakınlardan su sesleri geliyordu. Nick konuştu. Sesi daha çok ateşlenmeme sebep olmuştu. Ama bu his diğerlerinden farklıydı. '' Kaldır başını Alex.'' dedi. Cesaretimi toplayarak kaldırdım.Su sesinin nereden geldiği şimdi belli olmuştu. Burada büyük bir şelale vardı ve çok güzel bir şekilde akıyordu.Normal bir zamanda olsa burası tam benim istediğim gibi bir yer olurdu.Ama ne yazık ki şu an kendimi sadece kasıntı bir kız olarak görüyordum. Gördüğüm ek şey şelaleydi. Nick '' Daha dikkatli bak. Evini göreceksin. Evimizi. '' dedi. Nick beni şimdiden ailesi olarak görüyordu. Ve bu az da olsa göğsümün kabarma-sına sebep oldu. Belimde ki elini çekmesiyle sanki benden bir parça kopmuş gibiydi. Hemen önüme geçti ve onu takip etmemi söyledi. Ne yapacağımızı veya nereye gideceğimizi tahmin edemiyordum. Zaten etmeme de gerek yoktu. Ben ona güveniyordum. Normalde benim en katı kurallarımdan biri hiçbir erkeğe güvenme ve lafına inanmadır. Ama o benim için bir erkekten daha fazlasıydı. Acaba ben de onda böyle hisler yaratıyor muydum? Bunu zamanla anlayacaktım.Nick biraz daha ilerledi ve şelalenin yanına yaklaşarak hemen suyun akmadığı bir anda içeri girerek gözden kayboldu. Hayır. Bu kadarı da fazlaydı. Bir şelalenin gizlediği bir mağarada mı yaşayacaktım bundan sonra ki hayatımı. Hiç sanmıyorum. Ama en azından buraya kadar gelmişken bazı şeyleri öğrenmem lazımdı. Nefesimi tutarak kendimi arka tarafa geçirdim. Arka tarafta ilk gördüğümden daha fazla insan vardı. Nick beni bekliyordu. Tabi ki kollarını açmış bir şekilde değil ama girişe bakıyordu. Ben girince herkes bana bakıp sustu. Bir süre o şekilde durduktan sonra bakışlardan rahatsız olarak dıarıya çıkmaya karar verdim. Tam çıkışa yönelmiştim ki bana tanıdık gibi gelen kadın yoluma çıkarak kolumu tuttu. Beni herkesin ortasına götürdü. Bu sefer bakışlar bneim değil kadının üzerindeydi. Kdın herkesin duyabileceği bir ses tonuyla '' Bu Alexandra Levan.'' dedi. Bir dakika bu kadın az önce benim soy adıma LEVAN mı demişti? Yoksa bana mı öyle gelmişti. Hayır kesinlikle öyle söyemişti. Anlaşılan buralrd Levan soyadı ünlüydü. Çünkü her duyandan bir fısıltı yükseliyordu.Kadın devam etti. Bu sefer kadının sesinde keder de vardı. '' Bu Asena 'nın kızı. Benim yeğenim.'' Demek benim annem değil teyzemmiş. Neyse bu da bir ipucudur. '' Nick Parker 'ı onu eğitmekle görevlendiriyorum. İki gün sonra evrim törenleri yapılacak. Tam burada.'' Nick 'e dönerek ''Ona her şeyi öğretmeni istiyorum. Soyadına layık bir Meatus olmalı.'' Bunlar kadının son sözleriydi. Yani teyzemin. Kolumu bırakarak çok hızlı bir şekilde mağaradan çıktı. Kimse konuşmaya cesaret edemiyordu. Nick beni sahiplenmiş gibi bakıyordu bana. Sanırım eğitimi pek de sevmeyecektim.

18' imden Sonra BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin